Avucumda Çimen İzi bir ilk kitap. Kitapta on altı öykü yer alıyor, en kısası 2,5, en uzunu 10 sayfa. Dilek Türker'in Hep Kitap'tan yayımlanan ilk göz ağrısından Yekta Kopan'ın Filuçuşu'ndaki yazısı ve arkadaşım Ömür'ün yeniçıkanlar için yaptığı söyleşi vesilesiyle haberdar oldum. Öykünün uç beylerini ve uç kadınlarını okumadan yeni kitapları yakından takip etmeyecektim, öyle karar almıştım ancak merakıma yenik düştüm. Hem öykü kitabı dediğin nedir ki, bir kahve parası dedim, evde yığılmış okunmamış kitaplarla ilgili zerre suçluluk duygusuna kapılmadan aldım.
Sıcağın bastırdığı, yaprağın kıpırdamadığı (bu pek de sık görülmez Çanakkale'de) bir akşam üzeri (tam olarak arife günü) yatakta kitapla koyun koyuna, sonlara doğru uyuklayarak okudum ilk yedi öyküyü. Yedinci öykü bittiğinde, ayracımı koydum ve bir kenara bıraktım. Muzaffer Kale'nin öykü kitabından hemen sonra okuduğum için öyküde eksiltme, yoğunlaşma, giderek öyküyü âna sıkıştırma eğilimi üzerine düşündüm.
Öyküde eksiltmeyi yanlış anlayıp öyküyü âna hapseden, hikâyeden uzaklaşan öykücülerden değil, Dilek Türker. Bilakis hikâye anlatmayı seviyor, dili temiz. Ne okumayı sekteye uğratan sarkmalar var, ne de acaba ne anlatmak istedi dedirten kapalı bir anlatım. Öyküleri âna hapsetmiyor ama sanki biraz fazla geniş zamana yayıyor. Kitabın ilk yarısına çok da ısınamama sebebim bu muydu, benzer hayatların üst üste sıralanması mıydı bilmiyorum.
Temizlik ve ev düzenlemesiyle geçen bayramın ardından bitirme arzusuyla yeniden elime aldığımda eskisi kadar meraklı ve heyecanlı değildim. Aceleye getirilmiş, üzerinde çalışılmamış bir kitap değildi karşımdaki farkındaydım. Amma velakin bir değişim de ummuyordum. Konuları, kahramanları açısından benzer bir anlatım devam edecekti, öyle düşünüyordum. Ancak ummadık taş baş yararmış. Göçmen Kuşlar ile devam ettiğim öykülerin konusu çeşitlendi, farklı hayat hikâyeleri sunmaya başladı yazar. Flannery O'Connor'ın bir denemesinde bahsettiği komşusu gibi hissettim bir anda: "Şu öyküler bana kimi insanların nasıl yaşadığını gösterdi."
Kuru kuruya bir hikâye anlatmak değil elbette öykücülük ama kimi insanların her şeye rağmen neyi nasıl yaptıklarını göstermek de az şey değil. Üstelik bunca unutulmuşken.
Avucumda Çimen İzi
Dilek Türker
Hep Kitap
Öykü
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder