Tim Parks "Çevirmenler Niçin Biraz Takdiri Hak Ediyor" (The Observor 25 Nisan 2010 - Çeviri: Yiğit Yavuz) adlı makalesini "Her
neslin, kendi çevirmenlerine ihtiyacı vardır. Güzel bir edebiyat
eserinin asla güncellenmesi gerekmez; oysa bir çeviri, ne denli harika
olsa da zamanla toz tutar. Pope’un Homeros’unu okurken, Homeros’tan
ziyade Pope’u duyarız. Constance Garnett’ın Tolstoy’unu okurken, 19.
yüzyıl sonları İngiltere’sinin sesini duyarız. Büyük eserleri yeniden
ele alıp, onları kendi dilimize uydurmamız icap eder. Bunun için taze
zihinlere, taze seslere ihtiyaç duyuyoruz. Her yıl birkaç dakikalığına,
çevirmenlerin önemli olduğunu gerçekten kabul etmemiz, en iyi çeviriyi
okuduğumuzdan emin olmamız gerekiyor," sözleriyle bitiriyor.
Gelin
Parks'ı dinleyelim. Birkaç dakikalığına çevirmenlerin önemli olduğunu
kabul edelim, yazar ve yayınevi seçimi kadar çevirmen seçimine dikkat
etmek gereğini akılda tutalım ve çevirmenlere kulak verelim.
Çeviriye nasıl başladınız?
2012 yılında, tamamen kendimi denemek amaçlı giriştiğim bir
işti. Altından kalkabilirsem devam edecek, aksi takdirde de biraz dil talimi
yapmış olup bırakacaktım. Çevirdiğim ilk metnin, Pirandello’nun nefis romanı
“Biri Hiçbiri Binlercesi” olması, romanın eğlenceli dili kendimi çeviri için zorlamama
sebep oldu ki iyi ki de öyle olmuş. Çünkü arkasının güzel geldiğini
düşünüyorum.
Sizce çevirmen kimdir? İyi bir çevirmenin taşıması gereken özellikler nedir?
Çevirmen köprüdür. Kültürleri birbirine bağlayan kişidir. Kalem oynatma yeteneği ve dile yatkınlığıyla sınırları ortadan kaldıran, kültürel birikime tuğla koyan kişidir.
Bir çevirmen olarak ritüel diyebileceğimiz belirli
alışkanlıklarınız, elimden asla düşürmem dediğiniz araç, gereç, başvurduğunuz
kaynaklarınız var mı?
Çeviriye başlamadan önce amuda kalkarım ki kafam aşağı
aksın J İşin
şakası bir yana, belli başlı ritüellerim yok ama işin doğasında olan, olmazsa
olmaz bir takım araç gereç ve kaynak kitap var tabii. Çeviri sayfalarının
uçmasını önlemek üzere kullandığım taş, hayat kurtarıcı olabiliyor bazen. Sonra
masa lambası var ki bazen kendisiyle gecenin kör bir saatinde dertleştiğimiz
oluyor. O kadar yakınlaştık ve anlayın işte, çevirmen ne kadar yalnız J Elbette sözlüklerden
bahsetmeli. Argo sözlüğü, mesleki sözlükler gibi. İrlanda İngilizcesi ile çokça
haşır neşir olduğum için bolca kullandığım bir Slanguage sözlüğü hep elimin
altındadır. Özellikle Joyce çevirilerinin çilingiri, rehber kitaplar da genelde
masanın üstünde yayılıdır hep. Bir de öğlen uykum vardır. Herkes mesaideyken, iki
saat uyudum, dediğim dostlarım müthiş rahat ve lüks bir hayatım olduğunu
düşünürler ama kazın ayağı öyle değil. James Joyce gibi bir adamın diliyle 4-5
saat uğraştığınızda beyniniz, ringde patates çuvalına dönmüş gibi oluyor. Sonra
mutlaka dinlenmek gerekiyor. Belki de çeviriden kaynaklı en büyük alışkanlığım
bu öğlen uykusu.
Çeviri yaparken nelere dikkat edersiniz?
En çok ama en çok, son okumayı yaparken, Türkçenin duygularına ne kadar sadık kaldığıma ve çeviri sosuna bulanmamaya dikkat ederim. Okuduğum cümleler Türkçede yanlış tınladığı sürece, kendimi işimi tamama erdirmiş saymam.
Türkçeye henüz çevrilmemiş hangi kitabı dilimize
kazandırmak isterdiniz?
Açıkçası ve tam aksine, Türkçeye gereğinden çok ve bazen
çok kof kitapların da çevirisinin yapıldığını düşündüğüm için, beni X dilden
Türkçeye yapılacak yeni bir metinden çok, Türkçeden yabancı dillere yapılmış
çeviriler müthiş heyecanlandırıyor. Ahmet Hamdi, Oğuz Atay, Yusuf Atılgan daha
henüz, çok yakın zamanlarda İngilizceye çevrilmişken, Kentucky Postası’nda bestseller görünen, arka kapağına da oh it’s fantastic diye iki yorum geçilen
tırı vırılar için vakit ve kaynak harcanması doğrusu canımı acıtıyor. Ne yazık
ki sevimsiz bir kültür emperyalizminin etkisi altındayız ve bu müstemleke ruh
halinden çıkılması gerekiyor.
Klasiklerin çevrilmesi konusunda yayınevleri ve çevirmenlerin üzerine düşen sorumluluklar nedir? Okur, seçim yaparken nelere dikkat etmelidir?
Klasik, adı üstünde, ağır mesele. Yayınevinin de çevirmenin de bu ağırlığı taşıdığının bilincinde olması gerekir. Okurun yapacağı en doğru iş ise kanımca, özellikle de klasiklerde yayınevi ve çevirmen tercihinde bulunması. Örneğin, İşbankası Yayınlarının klasik serisinde yer almış bir eseri gönül rahatlığıyla elinize alabilirsiniz. Kapakta çevirmen olarak Şadan Karadeniz’in Azra Erhat’ın, çağdaşlardan Sabri Gürses’in Betül Parlak’ın adı varsa, o kitap gönül rahatlığıyla okunur. Oysa okur, aynı Rus, İtalyan ya da İngiliz klasiğinin, Kaydırıkuppak Yayınlarından çıkmış, 3-5,-TL daha ucuzunu aldığında, bir hayli cümle ya da paragrafın eksik olduğunu, cümlelerin tepetaklak yapısını, hepsinden önemlisi bir tür sahtekarlığı satın aldığını da kabulleniyordur.
Yaptığınız çeviriler sizde kurmaca metinler yazma isteği uyandırıyor mu?
Kurmaca metin yazma isteğim hiç sönmediği için, ayrıca çevirinin körüklemesine gerek kalmıyor aslında. Bendeki durum biraz, kurmaca ile çevirinin birbirlerine kuma gözüyle bakmasını andırıyor. Hangisine yoğunlaşsam diğeri kıskanıyor.
Şu anda hangi kitap üzerinde çalışıyorsunuz? Okurla ne zaman buluşacak?
James Joyce’un 6 temel eserinin 5’ini çevirmiştim ki bunlardan 3 tanesi (Finnegan Uyanması, Sanatçının Delikanlılık Portresi ve Deneme Yazıları) yayınlandı, 2 tanesi de (Dublinliler ve Sürgünler) yakında yayınlanacak. Halkayı tamamlamak adına Ulysses’i de ele almam gerekiyordu ki bildiğim kadarıyla dünyada Joyce’un tüm eserlerini çeviren başka bir çevirmen yok. Şimdi Ulysses’i de tamamladım ve edit sürecinde bir aksilik olmazsa Kasım 2017 gibi okurla buluşacak.
Teşekkür ederim.
Dünyanın tüm kurmacaları adına ben teşekkür ederim.
Fuat Sevimay hakkında:
72'de doğdu. Erenköy ve Üsküdar'da yaşadı. Kadıköy Anadolu Lisesi’nde okuldan kaçmayı ve hayattada bazen kaçmak gerektiğini, Marmara Üniversitesi İngilizce İşletme'de dostluğu, arkadaşlığı, ve paranın "beş para etmez" olduğunu öğrendi. Yazarlık ve çevirmenlik yapıp iyi bir insan olmaya çalışıyor.
İstanbul Mimarlar Odası, Maden Mühendisleri Odası, Ümit
Kaftancıoğlu (2 kez), Yenimahalle Belediyesi, Foça Belediyesi, Ölüdeniz
Belediyesi tarafından ödüllendirilen ve dergilerde yayınlanan öyküleri,
2013 yılında Ara Nağme kitabında derlendi ve bu eser, 2014
Orhan Kemal Öykü Ödülü’ne değer görüldü. Ankara Mimarlar Odası
tarafından, Kent Öyküleri Yarışması’nda birincilikle ödüllendirilen Haydar Paşa’nın Evi adlı çocuk kitabı yine 2013’te yayınlandı. Kapalıçarşı adlı romanı 2015 yılında Ahmet Hamdi Tanpınar Roman Yarışması’nda ödüle değer görüldü ve 2017 yılında yayınlandı. Yazar, Kadıköy Anadolu Lisesi tarafından, "Kristal Martı" ödülüne değer görüldü. 2015 yılında 2011’de yayınlanan Aynalı ve 2013’te yayımlanan AnarŞık adında
iki romanı, İngilizceden James Joyce, Henry James ve Oscar Wilde,
İtalyancadan Luigi Pirandello ve Italo Svevo çevirileri var. AnarŞık oyunlaştırıldı ve 2015'te sahnelendi. Literature
Ireland ve Trinity College’ın desteği ve kazandığı burs çerçevesinde
Dublin’de, James Joyce’un Finnegans Wake eserinin çevirisi üzerine çalıştı ve bu eser 2016 yılında Finnegan Uyanması adıyla yayımlandı. Yazar, muhtelif mekânlarda Türk edebiyatı ve çeviri üzerine dersler veriyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder