Üniversite yıllarında bir arkadaşım vardı. Nazik, çıtı pıtı, sevecen ve konuşkan, anlatacak şeyi hiç bitmeyenlerden... Anlatacak şeyi hiç bitmeyenlerden dediysem, gereksiz detaylarla kafa şişiren, geveze biri canlanmasın gözünüzde. Anlattığı şeyleri, çok ilgi çekici olarak tanımlayamam. Daha ziyade günlük şeylerdi, havadan sudan diye nitelediklerimizden ama sıkıldığımı ya da dikkatimin dağıldığını da söyleyemem. Onun önderliğinde konuşma akar giderdi. Bana kalsa uzun esler verirdim çünkü. Okul bahçesinde merdivenlere oturmuşken gelen gideni izler, yaprakların hışırtısını dinler, bulutları seyrederdim. Bundan da gocunmazdım dahası. Ama arkadaşım konuşmayı seviyordu ve bana da ona uymak kalıyordu.
Bir gün, kaç kişiydik, kim kimdik, hatırlamıyorum ama konu, sessizliğe geldi. O zaman cemiyet içinde suskunluğun arkadaşımın nazarında büyük kabalık olduğunu öğrendim. Artık hiçbir şey aynı değildi. Araya sessizlik girdiği anda üzerinde bir baskı hissettiğini, yeni bir konu açma zorunluluğu duyduğunu biliyordum. Bunu duymak beni sarstı. Birlikte sessiz kalamadığınız (sessiz kalmaya katlanamadığınız) bir ilişki gerçekten sahici olabilir mi?
*
*
Çocuklarla bir atölye yapmaya başladım. İsmi, "Duygularıyla Arkadaş Olan Çocuk". Adını, Okuyan Koala Yayınları'ndan çıkan aynı isimli kitaptan alıyor. Okul öncesine hitap eden bu kısa kitap, bizi hancıya, duygularımızı yolcuya benzetiyor. Her bir duygunun bize gelip gittiğini anlatıyor ve her birini nezaketle, sakince ağırlamaya, zamanı geldiğinde de uğurlamaya davet ediyor. Basit ama kıymetli bir tavsiye.
Mevlana Celaleddin Rumi'nin Misafirhane adlı şiirinden esinlenerek yazılmış. Şöyle sesleniyor Mevlana şiirinde:
İnsan kısmi bir misafirhane,
Her sabah yeni birisi gelir.
Bir sevinç, bir bunalım, bir zalimlik.
Aniden fark etmek bir şeyin,
Hepsi beklenmedik misafir.
Hepsini karşılayıp eyle!
Evini vahşetle süpürüp,
Bütün mobilyalarını boşaltan
Bir kederler kalabalığı bile gelse.
Her geleni alnının akıyla misafir et.
Olur ki yeni bir zevk getirmek için,
Boşalttılar evini.
Karanlık düşünce, utanç ve garez,
Hepsini gülerek karşıla kapıda
Ve buyur et içeri.
Minnettar ol her gelene,
Kim gelirse gelsin.
Çünkü, bunların her birisi
Öte taraftan bir kılavuz olarak gönderildi.
Mevlana Celaleddin Rumi
*
Can Kazaz'ın Sürsün Bahar albümünde yer alan iki şarkı, döne döne dinliyorum.
Sürsün Bahar ve Leylek özellikle Leylek. Şarkı sözlerinin güzelliğine bakar mısınız?
Leylek
Can Kazaz'ın Sürsün Bahar albümünde yer alan iki şarkı, döne döne dinliyorum.
Sürsün Bahar ve Leylek özellikle Leylek. Şarkı sözlerinin güzelliğine bakar mısınız?
Leylek
Serpildim bir bahçeye tohum gibi
Kök salsam gidemem beni bulur biri
Âşıktım fidandım meyvelendim
Dalıma çaput bağladı kızın biri
Şimdi yola çıksam yetişir miyim leyleklere?
İsmini yazarlarken gökyüzüne
Sabrım yeter mi bilmem
Bu kara günlerin havasını döndürmeye
Yağmurda yıkansa da silinmez
Gövdeme kazınmış gibi hüzünleri
Kısıldım, ağırlaştım toprak gibi
Ardından ağlardım gidenlerin
Şimdi yola çıksam yetişir miyim leyleklere?
İsmini yazarlarken gökyüzüne
Sabrım yeter mi bilmem
Bu kara günlerin havasını döndürmeye
Oysa ne güzeldir sessizliği paylaşmak, ne çok anlatacağı vardır suskunluğun.
YanıtlaSil