Sonbahar geldi. Ardından elini tutup kışı getirene kadar havaların biraz serinlemesinin, sıcaktan bunalmadan bir yerden bir yere gitmenin, yeniden kırtasiye alışverişi yapabilmenin, daha erken yatmanın, çocukların okula başlamasıyla kendimize ayırabileceğimiz küçük zaman dilimlerinin doğmasına sevinebiliriz. Sevinelim.
Kırklı yaşlar, hemen herkesin yaşamının bir dökümünü yaptığı, bu zamana kadar sürüklenerek geldiğini fark ettiği, isyan bayrağını çektiği, artık kendisi için bir şeyler yapmak istediğini ilan ettiği yaşlar bana kalırsa. Sebebi belli. Hâlâ gençsin, sağlıklısın ama önünde bir bu kadar zaman kalmadığının da farkındasın. Sana esaret hissi veren ne varsa kurtulmak istiyorsun hayatın biricikliği karşısında. Dileklerini, içinde ukde kalanları yerine getirmeye çalışıyorsun. Bunun farkına varmak, değişimi bir yerden başlatmak istemek çok anlaşılır bir şey. Ancak bazen, anlık haz maymunu devreye fazlasıyla girerse sert bir rüzgârın önüne kattığı yapraklar misali oradan oraya amaçsızca savrulmak da pekala mümkün. O yüzden benim kendime tavsiyem sakinleşmek, gerçekte ne istediğini bulmak, el uzatmak üzere olduklarının bu amaca hizmet edip etmediğini fark etmek ve odaklanmak. Yolun kalanı için muradım çocuk ve gençlik edebiyatı ürünleri vermeye devam etmek olduğu için yönümü biraz daha çocuğa çevirmek istiyorum. Bu yüzden ikinci üniversite denilen nimeti, bir tıkla başvuru imkânını kaçırmak istemedim. İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesi çocuk gelişimi ön lisans programına kaydoldum. Her şeyin dijitalleştiği bir çağda uzaktan erişimle öğrenci olmanın neye benzeyeceğini tahmin edemiyorum şimdilik. Temennim keyfinin, katkısının bol olması. Merak duygusunun, öğrenme hevesinin zihni zinde tutmasına, kolay yoldan mutluluk sağlamasına sevinebiliriz. Sevinelim.
Annemin evinin karşısında büyük bir tarla var. Bir sene ay çiçeği, bir sene buğday dikiliyor. Bu yıl buğday senesiydi. Biçerdöverin sürdüğü tarlada açılan sarı sarı yollara bakmanın mutluluk veren bir yanı var, bir mevsimin bittiğini, emeğin karşılığının alındığını hissettiren bir yan. Hepimiz kendi hayatlarımızın da çiftçileriysek eğer, bizim için de hasat zamanı sayılmalı şu günler. Bahar ve yaz aylarında verdiğimiz emeğin karşılığını aldığımız, yeniden emek vermenin zamanını beklerken dinlendiğimiz ve düşündüğümüz zamanlar... Ektiğimizin, emeğimizin karşılığını almayı beklememize sevinebiliriz. Sevinelim.
Ömür öyle ya da böyle geçiyor. Günün ya da ömrün sonunda hangi ayrıntıları yazıyorsak, niteliği, duyguyu o belirliyor esasında. O yüzden Pollyannacılık oynamaya çok da burun kıvırmadan, zihnimizin içinde güzel, sevinçli ayrıntıları çoğaltmak mümkün. Hangi duygunun içindeysek, öyle yaşıyoruz zira. Mutlu, heyecanlı, hevesli hatıralar biriktirmeye karar vermemize sevinebiliriz. Sevinelim.
Arkadaşlarımızın olmasına, onlarla birlikte kanatlanmaya sevinebiliriz. Sevinelim.
*Görsel: Dee Nickerson
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder