Kar John Banville'den okuduğum ilk roman. Bir polisiye. Ana kahramanı dedektif St. John Strafford Benjamin Black takma adıyla yazdığı The Secret Guests'in de kahramanı. Banville bu romanda aynı kahramanın bir başka hikâyesini yazmakla kalmıyor, aynı zamanda Benjamin Black'i de öldürmüş görünüyor.
Kar polisiye kurguların olmazsa olmazıyla başlıyor. Bir cinayet işlenmiş. Olay yerini çözmesi için bir dedektif çağrılıyor. 1957 yılının Noel arifesinde İrlanda'nın Wexford ili kırsalında geçen hikâyenin maktulü bir rahip. Katolik Protestan ayrımının çok belirgin bir çekişme sebebi sayıldığı bir dönemde emekli Protestan bir albayın evinde ensesinden bıçaklanarak öldürülen ve hadım edilen rahibin cinayetini aydınlatmak üzere karlar altındaki kırsala giden dedektifin işi zordur. Hem cinayeti aydınlatması hem de olayın ayrıntılarının basına yansımasını istemeyen yetkililerle uğraşması gerekmektedir. Dahası Albay Osborne da isminin ve evinin basında yer almasını istememekte, dedektifi cinayetin dışarıdan birileri tarafından işlendiği yönünde manipüle etmektedir. Cinayetin işlendiği gece rahip malikanede misafirdir. Çünkü sahip olduğu at albayın ahırında bakılmaktadır ve iki adam sık sık beraber ata binmekte ve avlanmakta, rahibin atına albayın seyisi bakmaktadır. Olay günü albay, ikinci eşi, kızı, oğlu, hizmetçi ve seyis dışında eve girip çıkan olmamıştır. Dedektif görgü tanıklarıyla konuşurken cinayet sebebini de açığa çıkartmaya uğraşmaktadır.
Uzun zamandır polisiye okumamıştım. Oysa iyi bir polisiyenin kurmaca yazan birine hatırı sayılır vaadi vardır. Kar da bu vaatleri yerine getiren bir okuma sundu doğrusu. İşte sebeplerim:
Öncelikle bir polisiyede işler her zaman göründüğünden fazladır. Dedektif de görgü tanıklarıyla, kasabalılarla, papazın kız kardeşiyle görüşüp hem maktulü, hem de şüphelileri daha yakından tanımaya çalışıyor. Ortaya saçılan, birbiriyle ilgisi yokmuş gibi bilgi kırıntılarından gerçeğe giden yolu arıyor. Sizi de bu soruşturmanın bir parçası yapıyor. Dedektifin soruşturması sadece rahibin ölümüyle de sınırlı değil üstelik. Sık sık neden avukatlık yerine polis departmanında çalıştığını, başkalarıyla yakınlaşmama sebepleri, içinde yaşadığı toplum, Katolik Protestanlık çekişmesi üzerine düşünüyor. Tüm bu hesaplaşmalar ve katili bulmaya yönelik soruşturma devam ederken dil işçiliği es geçilip hikâye salt meraka yaslanmıyor.
Mekân ve atmosfer kullanımını çok sevdim. O soğuğu iliklerinde hissettiriyor yazar. Kahramanlar ormanda yürürken o dallar bizim de yüzümüze değiyor. Çizmelerin altında çıtırdayan buzlar, insanın iliğine işleyen soğuk... Hepsini bedenimizde biliyoruz adeta.
Doğa betimlemeleri nefis. Eylemler anlatılırken nerede olduğu sanki zihninde pırıl pırıl belirginmiş gibi hissettim. Bir illüstratörün eline verseler romanı sahne sahne çizebilirmiş gibi canlı mekânlar, kahramanlar ve ayrıntılar, öylesine somut, yaşayan... Kahramanların fiziksel özellikleri, tikleri, davranışları, hepsi anlatıda doygunca yerini koruyor.
Dedektifin olayı aydınlatmadan önce bilgisizlik anını tarif ederken kullandığı kimi cümleler polisiye nasıl yazılır'ın metaforlar yoluyla anlatımı gibiydi. Haliyle hoşuma gitti.
Roman rahibin arkadan bıçaklanma anında bedeninde hissettiklerini, düşüncelerini, ölüm anına kadar geçen kısacık sürede olan bitenin rahibin ağzından anlattığı birkaç sayfalık bir girişle başlıyor. Dedektifin olay yerine varıp soruşturmasıyla devam ediyor. Bu bölümde gerilim, şüphe yükseliyor, bizde de kimi bilgi kırıntıları birikiyor ve "aslında ne oldu?" sorusunun yanıtlarını bulur gibi oluyoruz. Gerçeğe yaklaştığımızı hissediyoruz hatta. Üçüncü bölümde on yıl geriye gidiyor yine rahibin ağzından artık sezmeye başladığımız cinayet sebeplerini duyuyoruz. Dördüncü bölümde bu bilgiyle dedektifin soruşturmasında biz de hâkim bir pozisyona çıkıyor, sonra taşların yerli yerine oturmasını izliyoruz. Dava çözülüyor. Dedektif kasabadan ayrılıyor. Son bölümde on yıl sonraya gidiyor, aslında ne olduğuna dair eksik parça kaldı mı diye kontrol edebileceğimiz bir karşılaşmaya, diyaloğa tanık oluyoruz. Bu bölümden sonra bile hâlâ bilmediklerimiz, asla emin olamayacaklarımız kalıyor. İşin içinde insan faktörü olunca 2+2 her zaman 4 etmiyor ne de olsa...
Son olarak ele aldığı konuyu cesurca işliyor.
Bu yazı da fazlaca spoiler vermeden bitiyor.
Kar
Yazar John Banville
Çevirmen Levent Göktem
Sia Kitap roman
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder