Kızımın okuluna geçtiğimiz haftalarda bir yazar geldi. Okudukları kitap hakkında sohbet etmek, sonra da kitaplarını imzalamak için. Bildiğiniz okul etkinliği işte.
Kızım bu etkinlikten hiç memnun kalmadı. Maske yasağı kalkmadan önce gerçekleşen etkinlikte iki ders saati boyunca toplantı salonunda sıcakta oturmak ve soru cevap bölümünü dinlemek, sonra da uzun imza kuyruğunda terleyerek ve sıkılarak beklemekten hoşlanmamış.
Eve geldiğinde bana soruların genelliğinden, okunulan kitapla ilgisizliğinden bahsetti. Yazar söyleşilerine bir şans daha tanımak istiyordu belki de. O yüzden katıldığım yazar söyleşilerinde bana neler sorulduğunu sordu. Sıraladım:
Yazmaya nasıl başladınız? Neden öykü türünde yazıyorsunuz? Öykü fikirleri nereden geliyor? Sizi etkileyen yazarlar kimler? Çocuklar ve yetişkinler için yazmak arasındaki farklar nelerdir? vb.
Kızım dinledi. Kendinden memnun başını salladı. Düşüncesi teyit edilmiş gibiydi hâli.
"Tamam işte. Bu soruların ve buna verilen yanıtların yazılan kitapla ilgisi yok."
Kızım haklı. O zaman yazar söyleşileri neden var? Kim için yapılıyor? Ya da bu soruların ardında ne yatıyor?
Son soruyla başlayayım. Bu soruların büyükçe bölümü kendi de yazmaya heves edenlerden geliyor ve altında samimi bir merak yatıyor ve de gizli sorular: "Sizin gibi yazmaya nasıl ve ne zaman başlayacağım? Bana sahiden işime yarayacak bir şeyler söylemeniz mümkün mü?"
Çocukların pek azı bu soruların cevabına dair samimi ilgi ve merak duyuyor. Dolayısıyla bir salon dolusu çocuğu toplantı salonuna doldurmak, yazarın eline mikrofon verip belki de çocuğun sevmediği bir kitabı nasıl inşa ettiğini anlattırmak pek de işe yarayacak gibi durmuyor.
Yazarlardan okumak ve yazmak üzerine hiç mi işe yarar bir şeyler duymayacağız?
Duyacağız elbette. Yazmayı mesele edinmiş deneme kitapları bunun için var. O zaman başlığın vaadini yerine getirmenin vaktidir. Mikrofonu Ursula K. Le Guin'e uzatalım.
"Fikirlerin geldiği yer, deneyimdir. Ama öykü olup bitenin aynası değildir. Kurmaca hayal gücü tarafından tecrübe edilmiş, dönüştürülmüş, başkalaşıma uğratılmış deneyimdir. Hakikat olguyu içerir ama zamanda ve uzamda onunla sınırlı değildir. Sanattaki hakikat, taklit değil reenkarnasyondur."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder