Dinledim
Sesli kitap dinleme konusunda hala iyi değilim. Dikkatim dağılıyor. Duyduklarım bir kulağımdan giriyor, diğerinden çıkıyor, pek azı tutunuyor gibi hissediyorum. Yine de son iki hafta içinde üç kitap dinlemeyi başardım.
Ev Yapımı Bir Paraşüt Berrak Yurdakul. Mindfulness temelli kurgu kitaba yazar, kendisini de bir karakter gibi sokmuş. Bir başka kitabından iki de karakter eşlik ediyor kurguya. Biri, diğer ikisine yedi gün süreyle kendi evinde ücretsiz minfulness öğretiyor. Biz de o derslerdeki diyalogları ve yazarın anlatıcı sesini dinliyoruz. Ara ara kahramanların diyalogları, çatışmaları ve anlatıcının iç sesi olsa da ağırlıklı olarak bir mindfulness eğitmeninin teorik dersini dinliyoruz. Süresi de hayli uzun. 6-8 saat arası bir dinleti. Doğal olarak odaklanarak dinlemek beni zorladı.
Run Gülüzar Run Ayşegül Kocabıçak. Ayşegül ile aynı dönemlerde yazmaya başladık. İlk iki öykü kitaplarımız aynı yayınevinden çıktı. Hep Kitap imzalı bu romanı biliyordum elbette ama okuma fırsatı bulamamıştım. Günlük tarzında yazılan bu 1. tekil şahıs anlatısını hiç kaçırmadan takip edebildim. Yalın, takibi kolay bir dili var kitabın. Bursa'da muhafazakar bir ailenin kızı olan Gülüzar'ın 80li yılların sonlarında başlayıp 90lara uzanan günlüğün içindeki ayrıntılar, benzer yıllarda çocukluğunu, ilk gençliğini yaşayan herkesi kavrayacak nitelikte. Gülüzar için işler hayal ettiği gibi gitmese de umutlu bir yerde sonlandırmayı başarıyor yazar.
Bir Katilin Güncesi Kim Young Ha. Timaş Yayınları'ndan çıkan roman hayli etkileyici. Roman olarak okuduğumuz metin, 70li yaşlarını süren ağır demans hastası eski bir seri katilin güncesi. Gençliğinde pek çok kadını öldüren, sonra bir kız çocuğu evlat edinip bir daha cinayet işlemeyen, geçmişini saklamayı başaran kahramanın huzuru yaşadığı kentte yeniden kadın cinayetleri işlenmesiyle kaçıyor. Bu cinayetleri işlediğinden şüphelendiği şahsın kızının sevgilisi çıkmasıyla işler onun için daha çetrefilli bir hâle bürünüyor. Bir yanda gidip gelen aklı, bir yanda kızını koruma içgüdüsü... Unutmamak için yazıyor, ses kaydı alıyor ama buna karşın zihni hiç de parlak değil. Sık sık kesintiye uğruyor. Bulunduğu anın öncesi yok. Gelecek hafızası zayıf. Yazar, kahramanın bu hallerini çok iyi aktarıyor. Sonsuz bir şimdiye hapsolmuş bu adamın nerede tökezleyeceğini merak ediyor insan haliyle. Polisin mahallede işlenen cinayetleri soruştururken onunla birkaç kez konuşması, kızının kaybolması gerilimi arttıran unsurlar. Oidipus Kompleksi ve Sofokles'in Kral Oidipus tragedyasına göndermeleri olan bir metin. Yazar bu bağı alenen kuruyor. Güncenin içinde yer yer kahramanın buna dair düşüncelerini görüyoruz. Benzerlikler ne derseniz, Kral Oidipus'taki gibi polisiye bir olay var. Bir cinayetin izi sürülüyor. Babayı öldürme meselesi var. Oidipus, oyun boyunca katili arıyor, sonunda aradığı katilin kendisi olduğunu öğreniyordu. Bir Katilin Güncesi'nde aranan katil kim?
İzledim
Tibet'te Yedi Yıl
Başrolünü Brad Pitt'in paylaştığı film, gerçek bir hikâyeye dayanıyormuş meğer. Baba olmak istemeyen Avusturyalı dağcı Heinrich Harrer, hamile eşini arkasında bırakıp Nazi Partisi adına Himalayalar'a tırmanma görevini üstlenir. Hindistan'da dağa tırmanırken ikinci dünya savaşı çıkar, savaşa İngiltere de dahil olduğu için Harrer ve arkadaşları esir kampına alınır. Kamptan kaçmayı başaran iki ekip üyesi Tibet'e sığınır. Bu deneyim her ikisi için de dönüştürücüdür ancak öncesinde hayli bencil olan Harrer için henüz çocuk yaştaki Dalai Lama ile tanışmak özellikle çok etkileyicidir. Savaş bitip Çin'in Tibet'i işgaline kadar geçen sürede arkadaşlık yapan birbirinden farklı bu iki birey, birbirinden etkilenecek ve öğrenecektir. Tibet'in ruhani lideri Dalai Lama'nın Hindistan'a kaçışının ardından ikili arkadaşlıklarını sürdürmüş meğer.
İki Papa
2005 yılında Papa'nın hayatını kaybetmesi sonucunda yeni papa seçimi sırasında başlıyor film. İki adaydan Papa Benedict muhafazakar, gelenekçi, Alman kökenli. Papa Francis Arjantin kökenli. Futbol izleyen, tango yapan, kiliseyi sokağa taşıyan, modern, yenilikçi... Sonunda gelenek kazanır ama sonraki yıllarda kiliselerde yaşanan çocuk istismarları, Vatikan'a ait gizli belgelerin, banka kayıtlarının sızdırılması nedeniyle Papa Benedict istifayı bir seçenek olarak düşünmeye başlar. Kararını kamuoyuyla paylaşmadan önce, bir önceki seçimde rakibi olan reformist adayla bir araya gelmek ister. Bu arada Papa Francis, sokakta, halkın yanında daha faydalı olacağına dair duyduğu inanç nedeniyle kardinallik görevinden ayrılmayı düşünmektedir. Roma'da bir araya gelen ikilinin sohbeti, bir zamanlar geleneği savunan kardinalin ülkesinde yaşanan toplumsal ve siyasal olaylar karşısında geçirdiği değişimin hikâyesini öğreniriz. İki papa arasındaki değişim mi, taviz mi tartışmaları düşünmeye alan açıyor. Din ve inanç değişmez, katı bir gerçek mi? Toplumun ve bireyin ihtiyaçlarına cevap verebilecek esneklikte mi? Adalet, yardımseverlik, merhamet yalnızca seçilmiş, onaylanmış insanlar için sunulan bir ayrıcalık mı? Dini otoriteler toplumun tüm bireylerini kucaklamaya hazır mı? İki Papa filmi gerçek bir olaya dayanarak bu tartışmaları ele alıyor, izleyiciyle paylaşıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder