Bazen bir
kitap okursunuz ya da film izlersiniz hakkında konuşmak, yazmak
istersiniz. Ama imkânsızdır. Çünkü söylenecek çok şey vardır
ve siz nereden başlayacağınızı bilmiyorsunuzdur. İsrail'in,
Gazze'yi yeniden havadan, karadan ve denizden hiç durmaksızın
bombalamaya başladığı günlerde Joe Sacco'nun Filistin
çizgi romanını okumaya başladım. Hiç de kolay bir okuma süreci
olmadı. Bazen kitabın kapağını kapatıp düşündüm. Bazen arka
planlardaki çizgilere daldım gittim. Anlatılan hikâyeleri
sindirmeye çalıştım. İçinden kan, dehşet fışkıran bir
anlatı değil. Sadece Filistinli olduğu için ortalama bir
Filistinlinin her gün başından geçebilecek hikâyeler bunlar.
Acının ya da mağduriyetin dili kullanılmamış çizgilerde,
muhabir çizer Sacco işgal altındaki toprakları tam da gördüğü,
olduğu gibi çizmiş. Aradan geçen onlarca yılda hiçbir şeyin düzelmediği ve şartların giderek daha da zorlaştığını bilmenin ağırlığıyla okuduğum, izlediğim Filistin
hakkında çok şey söylemek, durup kocaman bir virgül
koymak istiyorum. Ancak nereden başlayacağımı hiç bilmiyorum.
Muhakkak geri dönüp yazacağım, burada yer vereceğim. Şimdilik
yazarı ve çizeri Joe Sacco'nun Al Jazeera gazetesinde
yayımlanmış olan röportajının çevirisiyle yetiniyorum. Röportajı olabildiğince aslına sadık kalarak çevirmeye çalıştım. Ufak tefek eksiklikler olabilir ancak anlam kaymasına sebep olabilecek maddi bir hata yapmadığıma inanıyorum. İsterseniz orijinalini okuyup kendiniz karar verebilirseniz. Bir yanlışlık olduğunu düşünürseniz yorum yazıp bana iletmeyi unutmayın. Röportajın orijinal metnine ulaşmak için aşağıdaki bağlantıyı tıklayın.
Filistin
ile ne yapmaya çalışıyordun?
Ne yapmaya
çalıştığımı açıkçası bilmiyordum. Amerikan medyasının İsrail ve Filistin arasındaki durumu doğru
resmetmediğine dair güçlü bir inancım vardı. Bu beni şoke
etti.
Filistinlilerin
terörist olduğunu düşünerek büyüdüm. Bu inancı değiştirmek
zaman aldı. Doğru şeyleri okudum. Orta doğudaki dinamikleri
anladım. Ve düşündüğüm şeyin doğru olmadığını gördüm.
Bu beni çok üzdü. Gitmek, Filistin'in sesi olmak, oradaki
insanların nasıl yaşadığını gösterebilmek istedim.
Filistinliler
iki şekilde resmediliyor: Terörist ve kurban
Her iki
tanım için de doğru durumlar olabilir ancak Filistinliler ayrıca
insan, okula gidiyorlar, aileleri var, bir yaşamları var, sizi
evlerine davet ediyorlar, ne yiyeceklerini düşünüyorlar.
Orada neler
olup bittiğini düşününce gerçekten üzülüyorsunuz. Bu,
Bosna'da da böyleydi.
Filistin'i
yaratırken metodunuz neydi?
İşgal
altındaki Filistin'e gittiğimde ne yapacağımı, nasıl yapacağımı
bilmiyordum, emin değildim. Bir karikatürist olarak deneyimim pek
azdı. İnsanlarla konuşmam, notlar almam gerektiğini biliyordum.
Oraya gidince gazetecilik reflekslerim öne geçti. Röportajlar
yaptım, hikâye topladım. İşgale odaklandım. Bu konuda
deneyimleri olan, söyleyecek sözleri olan insanları buldum.
Fotoğraf çektim. Maceralarım rastlantısaldı. Bir şehre gitmek
üzere taksiye bindim ve şöyle düşündüm. Kim bana gelecek
görelim. İnsanlara “Sizin nasıl yaşadığınızı görmek için
buradayım.” dedim. Sıklıkla tanıştığım Filistinliler eğer
görmek istiyorsan takip et.” dediler. O zaman insanlar onların
hayatıyla ilgilendiğinizde daha az endişeli ve paranoyaktı.
İşiniz
sizce İsrailliler ve Filistinlileri barıştırabilir,
uzlaştırabilir mi?
Bunu yapmaya
çalışmıyordum. İşgali anlatan bazı yayınlar yapmak istedim.
Ancak çok spekülatif bir şey göstermedim. Çok acı işkence
hikâyeleri duydum, ancak bunları kullanmamaya karar verdim. Daha az
şok eden, daha herkesin başına gelebilen hikâyeleri, deneyimleri
aktardım. İnsanların bu tür deneyimlerle daha kolay ilişki
kurabileceğini düşündüm. Psikolojik travmaları göstermek
okurun anlatıya tutunmasını zorlaştırır.
Edward
Said'in önsözü yazması nasıl oldu?
Filistin,
henüz fasikül hâlinde yayımlanırken, damdan düşer gibi bir gün
ondan Filistin'in yayımlanması ile ilgili hoş bir notun yazılı
olduğu bir kitap, Peace and Discontents, aldım. Anlaşılan oğlu
çizgi romanlarımı okuyormuş.
Yıllar
sonra Filistin tek ciltte toplanacağı zaman bana önsözün
kimden istenebileceği soruldu. Edward Said'e yazdım. O dönemde
hasta olduğunu bildiğimi, yazarsa onur duyacağımı söyledim.
Açıkçası evet demesini beklemiyordum. Yaptığında çok
etkilendim.
Kitabı
filme çevirmeyi düşündünüz mü?
Filistin
kitabının film yapılabileceğini düşünmüyorum. Kitap çok
epizodik. Birkaç kere düşündüm ama kimse gelip kitabı filme
almayı ciddi bir şekilde teklif etmedi.
Çizmeyi
seviyorum. Bu işte iyiyim ve yalnız çalışmaya alıştım.
Kontrol tamamen benim elimde. Sahneyi ve ışığı planlarım. Bunu
yapmak için milyonlarca dolara ihtiyacım yok. Bir üst kurulun bana
nasıl yapacağımı söylemesini sevmiyorum. Bir çizer olarak
işimin en harikulade yanı tek kişilik bir şov olması.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder