24 Kasım 2015 Salı

Hakan Gönül ile söyleşi

Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali bitti ancak etkisi içimizde çoğalarak devam ediyor. Kaplumbağa ve Turist filminin ardından bizimle kişisel deneyimlerini paylaşan Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği gönüllüsü Hakan Gönül ile festivalin ardından sıcağı sıcağına sürdürülebilir yaşam, Doğa Dostu Kent Bahçeleri-Tohumlar Kampüse Projesi, dijital ortamda bıraktığımız ayak izlerimiz ve şehirde yapabileceklerimiz hakkında konuştuk.

 
 
50 kelimeyle otobiyografini öğrenebilir miyiz?

İstanbul'da doğdum, büyüdüm, okudum, çalıştım ve onu terk ettim. Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği aktif gönüllüsüyüm. Derneğin, Doğa Dostu Kent Bahçeleri - Tohumlar Kampüse Projesi'nin koordinasyon ve yürütücülüğünü yapıyorum. Çanakkale Küçükkuyu'da Adatepe köyüne yakın bir yerde doğayla barışık ve bütüncül yaşamaya çalışıyorum.

 
1 Mart 2015 tarihinde Antalya Maratonu Runanatolia’da Doğa Dostu Kent Bahçeleri projesinin ilk ayağı olan Tohumlar Kampüse kampanyası için koştun. Bu projenin önemini ve neden koştuğunu anlatan mektubunda, “Herhangi bir bitkinin tohumdan bir sonraki tohumuna olan döngüsüne şahit olabilen insan, o tohumla birlikte doğanın ritmini, güneşi, rüzgârı, böceği, toprağı, suyu atalarından kalan içsel bilgiyi, sevgiyi, aidiyeti tekrar hatırlayan şanslı insandır,” diyorsun. Senin hatırlama, doğayla bütüncül yaşama sürecin nasıl gelişti Hakan?

Çocukluk yıllarımdan beri doğada olmayı, onunla beraberken dinlemeye, etrafımda olup biten şeylerden bir şeyler öğrenmeye çalışırdım. Sonrasında şehrin ve iş hayatının benden alıp götürdüğü güzel günler oldu o günler. 2009 yılında İstanbul Acıbadem'de bahçe içinde bir ev kiralama şansı bulduk. İlk yıl bahçedeki ne olduğunu bilmediğim bir ağaç ile süreç hızlandı diyebilirim. Kuru olan o ağaç baharın gelmesiyle yapraklandı, sonra beyaz çiçekler açtı ve o çiçekler yeşil eriğe dönüştü. O tek bir erik ağacının bereketi inanılmazdı. Tüm mahalle çocukları, komşular, gelip geçen kim varsa o eriklerden yedi. Biz erik ile ne yapılacaksa, sirkesinden şarabına her türlü şeyi denedik ama o ağaçtaki erikleri bitiremedik. O ağaç ve bahçe, derinlerde unuttuğum o aidiyet duygusunu tekrar ortaya çıkardı. Sonrasında, yükseltilmiş yataklar yaparak şehir bahçeciliği yapmaya, tohum yetiştirmeye ve döndürmeye başladık. Kentli insanın kırsala göç hikâyesinde dönüşümün kentten başlaması gerektiğine olan inancım bu deneyimle de daha da güçlendi. Kırsala göçtüğünüzde balkabağına dönüşmüyorsun, tüketim alışkanlıklarından, temiz gıdaya ulaşıma kadar tüm her şey kentte iken de hatta mutlaka kentte iken dönüşmeye başlamalı.

 
Buğday Ekolojik Yaşam Derneği’nin “Doğa Dostu Kent Bahçeleri-Tohumlar Kampüse” projesi ikinci sezonunda. Biraz saha çalışmalarından bahsedebilir misin? Proje nasıl gidiyor? Bugüne kadar neler yaptınız? Bu yıl neler yapacaksınız?

Geçen bahar 4 kampüs ile başladık. Mersin Üniversitesi, Adana Çukurova Üniversitesi, O.D.T.Ü., İ.T.Ü Taşkışla.

4 kampüs de yaz bahçesi olması dolayısıyla okullarda göreceli az insan kalmasına karşın ürünlerini aldı, 4 kampüs de kışlık ekimlerini gerçekleştiriyor şu anda. Eylül ayında kampanyaya başvuran tüm okullara bir çağrı yaparak Çamtepe Ekolojik Yasam Merkezi (camtepe.org) 'nde bir araya getirdik. Hem kampüs hikâyelerini dinledik, hem gelecek yılın planlamalarını yaptık. Sürdürülabilirlikten, görünür bilinir olmaya kadar bir çok konuda 4 gün boyunca sunumlar, konuşmalar yaptık. Son gün bostanlar kendi hasat ettikleri ürünlerden aldıkları tohumları takas ettiler. Çok eğlenceli ve bir o kadar eğitici günlerdi. Gelecek sene de yapmayı planlıyoruz.

Kampanya'nın hedefi 20 Kampüs. Dolayısı ile 16 Kampüs daha bizi bekliyor. Kişisel bağışlarla yürüyen bir proje bu. Adım Adım koşucuları projenin ana destekçileri, geçen mart ayında Antalya Maratonu Runatolia'da, geçen haftalarda da İstanbul Maratonu'nda yine kampanya için koştular. Ben de her iki koşuda vardım. Kampanyaya bağışlar halen devam ediyor. Çorbada benim de tuzum olsun diyenler bugday.org adresine girip destek verebilirler.

İnsan nüfusunun büyük çoğunluğu kentlerde yaşıyor. Kırsal alan ve kırsal alanın üretme gücü azalıyor. Şehirlerin ve şehirlilerin tüketici konumundan üretici konumuna geçmesi acil, ötelenemez bir ihtiyaç aslında. Hepimiz konvansiyonel tarımın gıdalarımızı zehirlediğinin farkındayız ancak bir toprak parçasına sahip değilsek gıdamızı üretebileceğimize dair tahayyülümüz yok. Kent Bahçeleri, Hobi Bahçeleri bize bu konuda ne derece yardımcı olur? Yaygınlaştırmak için neler yapabiliriz?

Kent bahçeciliği dünyada çok yaygınlaşmaya başladı. Yeni paradigmada daha önce başkalarına havale ettiğimiz, "Gıda, Sağlık, Eğitim" gibi hayati önem taşıyan konuları tekrar kendi elimize almak var. Dolayısıyla gıdanın da üreten toplulukların elinde olması gerekiyor. Gelecek için başka bir şansımız da yok. Gıda toplulukları, Topluluk destekli tarım (gidatopluluklari.org ) meselesi çok önemli. Topluluk bahçeleri, mahalle bostanları çok önemli. Sökülüp yerine manasız yerel olmayan türlerin dikildiği meyve ağaçları çok ama çok önemli.

Sağlıklı gıda üretimi, sadece bizim için değil, o gıdayı üretirken tüketilen, toprak, su, ekosistem için de çok önemli. Artık sürdürülebilirlik yerini onarıcılığa bırakmak zorunda. Yani insanlık sadece sürdürülebilir değil onarıcı tarım yapmak durumunda artık.

Atalık/yerel tohumun değeri de iklim değişikliği ile birlikte çok daha önem kazanmaya başladı.

Basit bir örnek ile, doymak için değil sadece o tohumu korumak için balkon ya da terasında bir tohumun hamisi olarak yetiştiricilik de yapabilirsin mesela.

 İş yerlerimizde ve evlerimizde alabileceğimiz basit önlemleri artık pek çok kimse biliyor ve dikkat ediyor. Tasarruflu ampul kullanmak, çöpleri ayrıştırmak, kompost yapmak gibi ancak dijital dünyada  ayak izi bıraktığımızın çok da farkında değiliz. Bu konuda neler söylemek istersin?

Çok önemli bir konu gerçekten.

2010 yılı verilerine göre internet her sene 300 milyon ton CO2 açığa çıkarıyor. Bu rakam Türkiye veya Polonya'da bir yılda tüketilen kömür, benzin ve gazın toplam karbon salınımı ile eşit. Veya başka bir deyişle bu rakam İngiltere'deki herkesin Amerika'ya uçakla iki kere gidip gelmesinde ortaya çıkardığı karbon miktarına eşit. Toplam 30 milyar watta denk gelen bu tüketim 30 nükleer santralin gücüne eşit.

GSM endüstrisi de 5 milyar abonesiyle her sene 183 milyon ton CO2 açığa çıkarıyor.  Bu da dünya üzerindeki toplam emisyonu %0.7'sine denk geliyor.

İnternetteki tüm verileri toplayan ve sunan sunucuların yoğun şekilde barındırıldığı data center (veri merkezleri), dünya üzerindeki karbon salınımının %23'ünü gerçekleştiriyor. (2007-Gartner). Veri merkezlerinde çok sayıda ve enerji ihtiyacı yüksek hızlı sunucu bilgisayar ve bunları birbirine ve diğer internet ağlarına bağlayan modem/router cihazlar bir arada ve yoğun şekilde çalışıyor. Bu düzenden ötürü ortaya ayrıca yüksek bir ısı çıkıyor ve düzeni sağlamak için çok büyük kapasiteli klimalar 365 gün boyunca 7/24 çalışıyor. Tüm bu yapı da yüksek bir elektrik sarfiyatı ve karbon salınımına neden oluyor. Ayrıca bu merkezlerde kullanılan aşırı miktarlarda pestisiti de hesaba katmak gerekiyor.

Google'ın elektrik harcaması sürekli olarak 260milyon watt. Bu da bir nükleer santralin kapasitesinin dörtte biri. Veya başka bir deyişle 260bin evin enerji tüketimine eşit. Google arama, youtube veya maili her kullandığınızda bu tüketime ortak oluyorsunuz. Bu rakamın 12.5 milyon wattı sadece google arama için kullanılıyor. Gmailin 2012 sonu itibariyle 425 milyon aktif kullanıcısı var.

Facebook'un veri tüketimi de 60milyon watt. 2012 itibariyle bunun %19'u yeşil enerji ancak 2015'de %25e çıkacak. Facebook'un 1.1 milyar toplam, 650milyon aktif kullanıcısı var. Twitter'ın 2013 sonu itibariyle aktif kullanıcı sayısı 241 milyon. Bunun 184 milyonu mobil.

Çocuklar için sürdürülebilir yaşam, bilinçli olarak aşırı tüketimden uzak durmak, gönüllü sadelik gibi konular fazla soyut, algılaması zor konular ancak onlara belli bir bilinç ve perspektif kazandırmak da çok önemli. Çocuklar söz konusu olduğunda nasıl davranmalı, nereden başlamalıyız? Teşekkür ederim.

Çocuklarla doğa gözlemini (camtepe.org), Analı kuzulu ( analikuzulu.com) gibi kampları çok önemsiyorum.

Evde gıda ile ilgili herhangi bir yetiştiriciliğinde çok faydalı olduğunu biliyorum. Eskiden yaptığımız fasulye, mercimek çimlendirme deneyleri çok keyifli idi. Küçük saksıda özellikle tohumdan yetiştirilen bir maydanoz, bir tere çocuğun gıda ile olan ilişkisini, ona emek verirken yaşadığı döngüyle gıdanın değerini anlayıp, tabakta bıraktığı artıkların azaldığına tanıklık ettiğim çocuklar var mesela.

Oyun ile (doğa arkadaşımın kutusu gibi) tür gözlemleri yapılabilir. Tatuta çiftliklerinde ekolojik tatillere gidilebilir. ( tatuta.org )

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder