1 Aralık 2015 Salı

NASIL YAZAR/ŞAİR OLDUM? (18)


 
Mektuplarla Başlayan Yazarlık
Lise yıllarımda arkadaş arayışlarının yoğun hissedildiği o dönemde ben de kendime dışarıdan arkadaş bulmak için bir çaba içine girdim. "Dışarıdan" dememin nedeni uzakta olmalıydı ki kısmen "flört" sayılabilecek bir arkadaşlık yüzünden kimse bana hesap sormamalıydı, pastaneye, sinemaya falan gitmek zorunda kalmamalıydım. O dönemde internet olmadığı için dışarıdan arkadaş bulmanın yolu dergi ya da gazetelerde yer alan ilanlardan geçerdi. Gidip "Hey" dergisi aldım, dönemin popüler gençlik dergilerinden biri. Mektup arkadaşı köşesindeki ilanları okumaya başladım. Kendime yakın bulduğum, sıcak ifadeleri olan birkaç ilan seçip onlara mektup yazdım! Yazdığım insanlar yanıt vermeye başladı ve yazışmalar ilerledi. İşte o mektupları yazarken fark ettim yazmayı sevdiğimi, gerçeği değiştirdiğimi, karşıdakinin hoşuna gitsin diye gerçeklikten çıkıp kurmaca katkılarla mektupları genişlettiğimi. Bu fark ediş yazarlığı getirmese de kalemimi güçlendirdi ve mektup yazmaya devam ettim. En azından sağlam birkaç okurum garantiydi!
Üniversite çağları gelince derslerle boğuşmaya Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü seçtiğim için kendime kahretmeye başladım. Çünkü ben yaşayan edebiyatı seviyordum, özgür edebiyatı, sıradışı ve hayal gücüne dayalı olanı. Bize verilense yalnızca kalıplardı. Bu dönem benim için edebiyattan soğuma bile sayılabilir. Yine de içimdeki özü şairlerle diri tutmuşum. Şiir okumak soluk almama hep yardım etti, sözcükleri şiirle sevdim; sesleri, sesin dengesini, çağrışımını, kalıpları kırışını başka bir kaba dolup farklı biçimler alışını böyle böyle sevdim.
Nedense yazarlık yoluna sapmak hiç olmazsa birkaç girişimde bulunmak tıpkı çocukluğumda olduğu gibi yine aklıma gelmiyordu. Öğretmenlik yapmaya başladım, okumaya devam ettim, sevgililerime mektuplar yazmayı sürdürdüm! Antalya'ya tayinim çıktığında 30 yaşlarındaydım. Orada tanıştığım bir yayıncıya yardım etmeye başladım. Yazıları bilgisayara aktarma ve düzelti gibi işlerdi bunlar. İşte bu dönemde parmaklarım ısındı. Kendi denemelerimi ve öykülerimi de yazmaya başladım. Yazdıklarımı farklı dergilere gönderdim. Bazıları yayımlandı bazıları yayımlanmadı. İnsanın bir yazısının okurla buluşmasının verdiği hazzı o dönemde tattım.
Dergilerde öykü ve denemelerim yayımlanmaya başlasa da yine "kitap" oluşturmak aklıma gelmiyordu. Sanırım arayış yıllarıydı ve ne yazacağımı tam bilmiyordum. Orada burada yarışma ilanları görmeye başlamıştım. Hadi dedim birine katıl, başka türlü oturup yazacağın yok. Çocuk öyküleri dalında Ankara'da düzenlenen Damar edebiyat dergisi ve Çankaya Belediyesi'nin ortak bir yarışmasına dosyamı yolladım. Onlar da bana birincilik verdi. Kısa süre sonra da belediye kitabımı bastı. Mutluydum, kitabım yayımlanmıştı, içindeki öyküleri yazarken çocukluğuma gidip gelmiştim, zamanda yolculuğun mümkün olduğunu edebiyat yoluyla iliklerime kadar hissetmiştim.
Hâlâ bu haz için yazıyorum. Beni yolculuklara çıkartan, geçmişe ve geleceğe götüren, beni evden çıkartabilen tek şeyin edebiyat olduğunu düşünüyorum. Kurmacanın adımları sokaktaki gerçek adımlarımdan her zaman daha gerçek, böyle hissediyorum, işte bunun için yazının başında oturmaya devam ediyorum.
Miyase Sertbarut
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder