Lodos
Çarpması daha ilk öyküde beni hemen içine aldı. Öylesine aktı gitti sayfalar.
İkinci öyküye geçmeden kitabın önüne arkasına bakayım dedim. Yazarı Tuğba
Gürbüz’ün özgeçmişini okuduğumda kendimi ona daha yakın hissettim. Meslektaşım
olması beni ayrıca gururlandırdı. Kendisiyle Facebook üzerinden iletişime
geçtim. Meslektaşımızı ve NotaBene Yayınları’ndan çıkan ilk öykü kitabı Lodos
Çarpması’nı, TDB Dergi’de tanıtmak üzere sayfalarımıza konuk aldık.
Sizi tanımak istiyoruz.
Önce dişhekimi mi, anne mi, eş mi, yoksa yazar mı?
Marmara
Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nden 2000 yılında mezun oldum.
Çanakkale’de yaşıyorum. Diş hekimi olan eşim Çağlar ile müşterek muayenehanemiz
var. 2011 yılının nisan ayında kızımız Deniz doğdu. O günden beri öncelikle ve
daima Deniz’in annesiyim. Pek çok kadın gibi günlük hayatı zaman dilimlerine
ayırarak yaşıyorum. Diğer kimlikler (diş hekimi, eş, meslektaş, ev kadını,
öykücü, blogger) o zaman dilimlerine uygun olarak sahneye çıkıyor ve iniyor. Kurmacabiyografiler ve bikipak adında iki bloğum var.
Yazmaya nasıl başladınız?
2004
yılında ciddi bir sağlık problemi yaşadım. Genel olarak hastalıklar, hastaneler,
yakınlarımızı, sevdiklerimizi yitirme korkusu, ölüm gibi deneyimlerin
hayatımızda önemli yeri vardır. Bu kırılma noktaları tam da bir öykünün
aydınlanma ânı gibidir. O çakma, gerçekle yüzleşme ânından sonra mutlaka
birtakım gerçeklerin ayırdına varır, değişim arzusu taşırız. Etrafımızda ilişki
kurduğumuz pek çok kişiye (açık ya da örtük) sormuşuzdur benden razı mısın diye
ama kendimize pek az yöneltmişizdir her nedense. Sorular sorduğum ve cevaplar
aradığım bir iç hesaplaşma döneminin ardından kendimi Mario Levi’nin Yaratıcı
Yazarlık Atölyesi’nde buldum. Ve devamı geldi.
Neden öykü?
Tür
olarak öykü okumayı ve yazmayı seviyorum. Onur Çalı’nın yönettiği Parşömen Sanal Fanzin ve Ebru Askan’ın yönettiği yazmakgibi adlı bloglarda yayımlanan
söyleşilerde öykü sevgime ve sadakatime değindiğim için burada öykünün bir
başka pratik yararından bahsetmek istiyorum. Öyküyü kısa zaman dilimlerinde
yazabilir, uzun süre demlenmeye bırakabilir, yeniden kısa bir okuma süresinin
ardından kaldığınız yerden hikâyenin içine girebilir hatta bu taze solukla çok
daha iyi yol alabilirsiniz. Ayrıca bir dosya bütünlüğüne ulaşmadan tek tek
öykülerinizi edebiyat dergilerinde sınayabilirsiniz. Onlardan birinin
yayımlandığını gördüğünüzde yazma şevkiniz artar, azminiz kamçılanır. Öyküyü
romandan daha kolay bir tür ya da romana geçiş basamağı olarak görmüyorum ancak
şu da bir gerçek. Roman yazmak, daha uzun zaman, sabır, yoğun ilgi ve
süreklilik gerektiriyor ve benim hayat tarzıma da kişiliğime de uymuyor. Şiire
gelirsek, hayatım boyunca yazdığım berbat aşk şiiri sayısı ikiyi geçmez. Tüm bu
sebeplerden dolayı yazın uğraşımı öykü üzerine yoğunlaştırdım.
Nasıl bir öykü anlayışınız
var?
Klasik,
anlatmaya, olaya dayalı bir öykü anlayışım var. Haldun Taner’in “Açık seçiklik,
sadelik yazarın birinci nezaket borcudur,” diyen anlayışının takipçisi olduğumu
söyleyebilirim. Öykülerin sıcak, içten ve inandırıcı olmasına özen
gösteriyorum. Taraf tutmamaya, nesnel anlatmaya çalışıyorum. Kahramanlarım genellikle
kentli, entelektüel seviyesi yüksek, yalnız kimseler. Temel izleklerim, aile
eleştirisi, birey olma tutkusu, modern bireylerin yaşadığı yalnızlık,
iletişimsizlik. Bu anlatım tarzına sadık kalır mıyım, yeni arayışlarım olur mu,
bilemiyorum.
Öyküleriniz nasıl ortaya
çıkıyor? Öykülerdeki ortak tema nedir?
Lodos Çarpması’ndaki öyküler 2,5 yıllık bir çalışmanın
ürünü. Yazım sürecinde herhangi bir okur kitlesi, benim yazım anlayışıma hangi
yayınevi uyar gibi düşünceler yoktu aklımda. İçimden geldiği gibi yazdım ve
biriktirdim. Genellikle günlük hayatın akışı içinde yolumu kesen masalların,
söylencelerin, kentin tarihi içinde çoktan unutulmuş hikâyelerin, anların,
modern bireylerin yaşadığı yalnızlığın, yabancılaşmanın, birey olabilme
kavgasının peşine düştüm. Yerel bir söylence olan Sarıkız efsanesinin bir
varyantı da yer alıyor kitapta, Bolşevik Devrimi’nden kaçan Beyaz Ruslar da… Dolayısıyla
kitabın tematik bir bütünlüğü yok, geniş bir öykü evreninden söz etmek mümkün. Tüm
bu kahramanların, olayların çeşitliliğine rağmen ille de onları ince bir zar
gibi saran ortak tema belirlemek gerekirse bu da yaşama gayretleri, hayalleri
ve umutları olabilir.
Sırada başka kitaplar var
mı?
Kitapta
on yedi öykü yer alıyor. Bir o kadar da eleyip dosyaya almadıklarımı saymazsak
şu an elimde yeni öykü yok. Bir sporcu ya da profesyonel müzisyen disipliniyle
her gün öykü yazmak üzere masanın başına geçmiyorum ancak okumak ve blog
yazıları günlük yaşamımın bir parçası. Bu günlük ritim içinde öykünün bana göz
kırpacağı anları kolluyorum. Sayfalarınızı bana açtığınız için teşekkür ederim.
"Benden razı mısın?" güzel soru, kendime sormalıyım bu aralar çokça.
YanıtlaSilBen'i ihmal etmeye gelmez. Dilerim, rızasını alırsınız. :)
YanıtlaSilMerhaba, içeriğiniz için teşekkür ederim. Diş Kliniği Yönetim Sistemi
YanıtlaSilİlgi gösterdiğiniz için ben teşekkür ederim.
Sil