13 Temmuz 2016 Çarşamba

TERCÜME ETMEK



Yazmak tercüme etmektir. Hep öyle kalacak. Kendi dilimizi kullanırken bile. Gördüklerimizi ve hissettiklerimizi (görmenin ve hissetmenin, genel olarak anladığımız haliyle, görülen ve hissedileni ifade etmemizi göreli olarak olanaklı kılan kelimelerden daha fazlası olduğunu varsayarak...) bildik işaretler koduna, yazıya naklediyoruz ve aktarmaya kalkıştığımız deneyimin (beslendiği gerçekliğe kıyasla kaçınılmaz olarak parçalanmış) bütünlüğünü değil de ruhumuzun derinliklerinde olan şeyin en azından bir gölgesinin tercüme edilemez olduğunu bildiğimiz şeyin, örneğin bir buluşmanın saf heyecanı, bir buluşun göz kamaştırması, zamanın tümden silemeyeceği bir düşten geri kalan şey gibi hafızada kalacak olan kelimenin hemen öncesindeki o kaçamak sessizlik anını okuyucunun zekâsına kadar ulaştırma sorumluluğunu iletişimin koşullarına ve tesadüflerine bırakıyoruz. 
Tercüme edenin yaptığı iş, dolayısıyla, eserde ve asıl dilde zaten tercüme edilmiş olanı, yani, belli bir sosyal, tarihi, ideolojik ve kültürel algıyı, tercümana ait olmayan, temin edilmiş o algıyı, yine kendine ait olmayan bir dilbilimsel ve sözdizimsel bir örgü içinde, bir başka dile (temelde, kendi diline) aktarmaktan ibaret olacaktır. Orjinal metin, yazarın gerçeklik deneyimin olası "tercümelerinden" sadece birini temsil edecektir; tercüman, kaçınılmaz bir çelişkiyle, "metin-tercümeyi" "tercüme-metine" dönüştürmeye mecbur olacaktır, çünkü ilgisinin nesnesi olan gerçeklik deneyimini anlamaya başladıktan sonra tercüman tercüme etmekle görevli olduğu (diğer) gerçekliği, aynı zamanda hem geldiği yere hem de gideceği yere saygı göstererek, el değmemiş dilbilimsel ve sözdizimsel örgüsüne nakletmek gibi büyük bir iş gerçekleştirmek zorundadır. Tercüman için, kelimenin öncesindeki sessizlik ânı da dolayısıyla, önceden olduğu şey olmaya devam etmek için başka bir şeye dönüşmesi gereken bir "simya" hareketinin eşiği gibidir. Mevcut metin ve olacak olan metin arasındaki ilişkide, yazar ve tercüman arasındaki diyalog, sadece birbirini tamamlaması gereken iki şahsiyet arasında değildir, özellikle birbirini tanıması gereken iki kolektif kültür arasındaki bir buluşmadır. 
Jose Saramago
Defterler 
Kırmızı Kedi Yayınevi 
Çeviren Nesrin Akyüz 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder