Olaylar düşünceleri, düşünceler duyguları, duygular da eylemleri doğurur.
Herhangi bir olay karşısında içimizde uyanan düşüncelerin bize söylemek istediği birtakım duygular ve ihtiyaçlar vardır. Bunlara kulak vermezsek, kendimizi kolayca olay örgüsüne kaptırırız. Böylece düşünceler zihnimizi bir mikser gibi karıştırır, anlık tepkiler verir ve eylemlerimizin istenmeyen sonuçlarıyla karşılaşırız. Olaylar, düşüncelerimizi tetikleyebilir ancak duygularımızın ve davranışlarımızın sorumluluğu her zaman bize aittir. Hayalini kurduğumuz huzurlu ve sakin ilişkiler büyük ölçüde iletişim becerilerimize bağlıdır.
Çocuklara küçük yaşlardan itibaren suçluyu dışarıda aramayı öğretiyoruz. Düştüğü, canı acıdığı zaman canını acıtan nesneye vuruyor, ağladığında ilk olarak "Kim ağlattı seni?" diye soruyoruz. Suçluyu dışarıda arayarak büyüyen çocuklar, karşı karşıya geldiklerinde duygularıyla, düşünceleriyle nasıl başa çıkabileceklerini bilemiyor ve çatışıyorlar. En temel hayatta kalma tepkisi devreye giriyor: savaş ya da kaç. Bir üçüncü yola ihtiyacımız var.
Teo'nun Dalga Geçme Kitabı çocuk okura ve ona rehberlik eden ebeveyne, ihtiyaç duydukları üçüncü yolu, adım adım gösteriyor.
Kitabın kahramanı Teo, heyecanla beklediği, topu defalarca çemberden geçirmeyi umduğu bir basketbol maçı esnasında istediği performansı sergileyemez. Rakip takımın oyuncularının alay etmesi ve gülmesi sonucunda hem utanır hem de öfkelenir. Üst üste kaçırdığı atışlar nedeniyle kendisini yetersiz ve beceriksiz hisseder ve öfkeyle rakip takımın oyuncularına saldırır. Olayı baştan sona gözlemleyen annesi onu sahadan uzaklaştırır ve eve giderler. Teo ya çok sevdiği basketbol antrenmanlarından uzaklaşacak ya da hemen hemen her gün bu çatışmayı yaşayacaktır.
Hikâye ebeveynlere asla terk etmemeleri gereken mevkiyi, sakinleştirici otorite olma mevkisini göstererek devam ediyor. Anne, gözlemci pozisyonundan uzaklaşmıyor ve Teo'yu akıl vermeden, onu suçlamadan ya da haklı bulmadan dinliyor. Teo'yu serinkanlı olmaya ve bu durumla başa çıkmaya davet ediyor. Annenin sakinliği bir müddet sonra Teo'ya da sirayet ediyor. Ardından anne Teo'ya bir tablo hazırlamalarını öneriyor.
Olay: Arkadaşlarım basket atamadığım için benimle dalga geçtiler.
Duygular: Çok kızdım. Utandım.
Düşünme: Hep benimle dalga geçiyorlar. Ben beceriksizin tekiyim.
Yapılan Onlara bağırdım, vurdum. Oyunu bıraktım. Topu fırlattım.
hareket:
Bu tabloyla duruma hâkim olduktan sonra ertesi günkü antrenmanda karşılaşabileceklerine dair bir projeksiyon hazırlıyorlar. Döngüyü kırmak, öfkeyle başa çıkabilmek için hâlâ bir eksik var. Eksik olan hikâyeyle geliyor.
Annesi Teo'ya çok heyecanlı oldukları için hemen oltaya takılan sazan balıklarının hikâyesini anlatınca eksik parça tamamlanıyor, bir de slogan doğuyor. "Oltaya takılmak yok."
Ertesi gün antrenmanda Teo, öğrendiklerini hatırlamakta hiç zorluk çekmiyor. Ve ilk fırsatta armağanını ihtiyaç duyan bir arkadaşıyla paylaşıyor. Çünkü ne derler bilirsiniz:
Ne kırılır ne yıpranır
Başkasına verseniz de yine sizin kalır
Her paylaştığınızda daha da güzelleşir
Paylaşmazsanız kimseye bir faydası yoktur.
Yazan Yağmur Artukmaç ve Psikolog Ceylannur Akgün
Resimleyen Nurbanu Asena
Bilgi Yayınevi Çocuk Kitaplığı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder