6 Kasım 2019 Çarşamba

NASIL YAZIYORLAR? (19)*

Yazarların okuma alışkanlıkları okurun ilgisini çeken bir konu. Sevdiğim, sevmediğim, okuduğum, okumadığım tüm yazarların söyleşilerinde yazım, üretim aşamasına dair söylediklerini iştahla, ilgiyle okuyorum. 
Kurmacabiyografiler, web günlüğüm olduğuna göre, yeri geldikçe buraya da not düşebilirim.
İşte on dokuzuncusu: Aysun Kara
* Bu yazı Kurmacabiyografiler için yazılmıştır.



Yaşamını sürdürebilmek için çalışmak zorunda olan pek çok yazar gibi ben de sıkışık zamanlarda yazıyorum. Yazmaktan öte öykülerimi iki arada bir derede çatıyorum. Her sabah uyandığımda o sıralar üzerinde çalıştığım neyse o gelir aklıma.  
Sanırım benim zihnim yıllardır ikiye bölünmüş durumda. Bölmeler arasından sızıntılar da oluyor tabii. Gün boyu işimi yaparken okuyup yazacaklarım zihnimde şekillenir. Bir yüzü kullanılmış A4 kâğıtları ikiye bölüp not almak üzere hastanedeki masamda tutarım. Bu küçük kâğıt parçalarına yazma işi kendi kendimin gözünü korkutmamak için yaptığım bir iştir. Gün boyunca uzun soluklu yazacak zamanım olmayacağını bilirim çünkü. Ben masamda bu kâğıtlara ufak tefek bir şeyler çiziktirirken hastam karşı masada az önce öğrettiğim egzersizleri yapıyor olabilir. Göz ucuyla onu izlerim, o elindeki hamurla parmak kaslarını kuvvetlendirirken benim zihnim bir gün önceden aklıma düşen öykü ucunu kovalar.  Kimi zaman da hastalarımdan birisinin randevusuna gelmeyeceği ya da geç geleceği tutar. İtiraf etmeliyim ki bu yarım saatlik zaman beni pek sevindirir. Hele o sırada üzerinde uğraştığım bir metin varsa değmeyin keyfime.
Yıllardır öğle aralarını oldukça verimli kullandığımı söyleyebilirim. On beş yirmi dakika içinde alelacele bir şeyler atıştırdıktan sonra neredeyse kırk beş dakikalık “özgür” bir zamanım olur. Bu zamanımı çoğunlukla bölük pörçük notlarımı birleştirerek ve üzerinde çalıştığım her neyse onunla uğraşarak değerlendiririm. Örneğin şu anda bu yazıyı da öğle arasında yazıyorum.
Akşam saatleri tabii okumak ve yazmak için yekpare zaman. Son yıllarda zorunluluktan yaptığım işleri (ev işleri, yemek gibi)  asgariye indirdim. Oğlum artık bir yetişkin, bana pek fazla ihtiyacı yok. Bütün bu sebeplerden çalışmaktan arta kalan zamanımın efendisiyim diyebilirim. Ertesi gün gidilecek iş mecburiyeti yüzünden geç saatlere kadar çalışmam mümkün olmuyor. Hafta sonlarımı planlarken de tabii edebiyat her zaman başrolde. Ev düzenim de edebiyat odaklı yaşantıma uygun haliyle. Evde yer tutan en önemli eşya kitaplar, defterler. Çeşitli boyuttaki defterlerim aslında epey düzensiz bir biçimde ya da yalnız kendi bildiğim bir düzen içinde sınıflanmıştır. Çalışma masam ve odam olmasına rağmen çoğu zaman salondaki koltukta kâğıt yığınının içinde çalışırım. Nerede yazarsam yazayım, kimi zaman uyku saatim de dahil olmak üzere günün her saatini okumak ve yazmak düşüncesiyle geçiriyorum.   



2 yorum: