26 Nisan 2020 Pazar

Kendisiymiş Gibi okuryatar'da

Servet Duygu Ceritoğlu, okumadan yatamayanların bloğu okuryatar'da ikinci öykü kitabım Kendisiymiş Gibi'yi değerlendirdi. 

Tuğba Gürbüz’ün ikinci öykü kitabı “Kendisiymiş Gibi” raflarda yerini aldı.
Covid-19 günlerinde sığınağım sosyal medyanın yanında kitaplar, yoga ve nefes çalışmaları oldu. İtiraf etmek gerekirse sosyal medyadan uzaklaşmak kolay olmadı çünkü zihin kolay olanı seçiyor…
Öykü severlerin çok  severek okuyacaklarına inandığım “Kendisiymiş Gibi” insana, yaşama dair birbirinden güzel on sekiz öyküden oluşuyor.
Ben metaforları çok severim. Sadece herhangi bir “şeyi”, sıradan bakış açımızın dışında gören ve bambaşka kelimelerle bezeyerek anlatanlara hayranlık duyarım. Nasıl böyle anlatabiliyorlar duygusuyla çok büyük bir heyecan kaplar içimi. Bence Tuğba Gürbüz’de bunu çok iyi başaranlardan biri.
Öykülerde nelere, hangi duygulara, izlere rastladım, ben nasıl hislerle okudum öyküleri, paylaşmak istiyorum.
Duyulan bir öfkenin bedende büyüyerek, zihinde hesaplaşmaya dönüşmesi ve bu hesaplaşmayla kalma haline,
Manevi ağırlığının yanında maddi yükün de fazla olan bir durumu bırakma kararlılığı ve hafiflik duygusuna,
Huzursuzluğa,
Şefkat, merhamet ve fantastik dokunuşlara,
Dipsiz bir kuyu gibi derin bir yorgunluk ve pişmanlık haline,
Suçluluğa,
Kabullenememe, isyan ve buna rağmen akıntıya bırakabilmeyle yeniden doğuş haline,
Aşk, yas ve özleme,
Hırsla birlikte yıkıma,
Hakkını arama peşinde koşarken içten pazarlık haline,
Geçmişe duyulan derin özleme,
Akışa güvenmeye,
Sanrılara,
Samimiyetsizlik ve ölüme,
Beklentiler ve hesaplara…
İnsana, bize ait tüm bu duyguları hangimiz yaşamadık ki?
Sade, akıcı bir dil ile yazılan bu harika öyküleri kah gülümseyerek, kah hüzünlenerek okudum. Tadına doyamadım, bir kez daha okudum, sindirmek, kendimdeki ve başkalarındaki parçalara tekrar tekrar dokunmak istedim.
Sevgili Tuğba Gürbüz, kaleminizin daima yazmasını, ucundan dökülen kelimelerin kalplere dokunmaya devam etmesini dilerim.
Sevgilerimle.
Servet Duygu Ceritoğlu
* Bu yazı ilk kez 13 Nisan 2020'de Okuryatar'da yayımlanmıştır. 




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder