“Bildiğim tek şey hiçbir şey
bilmediğimdir.”
Sokrates
Bilmediğimiz için
bilmeyi arzuladığımızı, bilginin müptelası, dostu olduğumuzu işaret eden bu
ünlü deyiş, felsefenin ve filozofun durumunu pekiştirmektedir hiç kuşkusuz.
Filozof, bilginin peşinde koşan, yanıtlar arayandır. Ne tamamen bilgisizdir ne
de cahil. Onun için dünya belirli ve tanımlanmış değildir. Tanıdık, sorunsuz ve
pürüzsüz olmaktan da uzaktır üstelik. Bu sayede şaşırır, sorgular, arayış
peşine düşer.
Filozofun en önemli
aleti şaşırmaktır hiç kuşkusuz. MÖ 5. yüzyılda Platon’un, “Şaşırmak, felsefenin
başka bir kökeni yoktur,” sözüyle dikkat çektiği nokta da budur. Felsefi
sorgulama, yalnızca filozofların tekelinde değildir, elbette. Kişi, felsefenin
ya da filozofun ne anlama geldiğini bilmeden de şaşırabilir, merak edebilir,
soruşturabilir, çözüm arayışı yoluna girebilir hatta etrafını örgütleyebilir,
tıpkı Filozof Meşe gibi.
Anooshirvan Miandji’nin
yazdığı, Candan İşcan’ın resimlediği Bilgi Çocuk’tan yayımlanan ve ana
kahramanın ismini taşıyan bu kısa kitap, felsefi soruşturmanın nasıl yapılacağına
dair yerinde bir örnek. Kendini eleştiren ve geliştirebilen tüm çocuklara
adanmış kitap, boy atamadığını fark eden Küçük Meşe’nin bu durumu merak
etmesini, sorgulamasını, altta yatan nedenleri öğrenmesini, çözüm arayışını, el
ele vererek çözüme kavuşmayı anlatıyor.
Hikâyenin sonunda
Filozof Meşe lakabını alacak Küçük Meşe’nin hikâyesi, basit bir gözlem ve
şaşırmayla başlıyor. Geçen bahara göre boyunun uzamadığını fark eden ağaç,
annesinden bunun sebebini öğreniyor. Her şeyin yıllar evvel, güneşten kavrulan
meşe topluluğunun, en ortadaki meşenin ortaya attığı masum ve yardımsever
görünen teklifi kabul etmesiyle başladığını anlıyor.
Ortadaki meşe,
kökleriyle derine inip hızla boy atmayı, bir şemsiye gibi diğerlerinin üzerini
örtmeyi, onları güneşten korumayı teklif ettiğinde, herkes rahatlayacağını,
kurtuluşun yakın olduğunu düşünüyor. Ancak Ortadaki Meşe, kökleriyle derine
inip güneşe doğru yükseldikçe, diğerleri hem güneş ışınlarının hem de toprağın
zenginleştirici, güç veren, besleyen kaynaklarından mahrum kalmaya başlıyor.
Başta gelen geçici rahatlama, kısa sürede tersine dönüyor. Ağaçlar, hayvanlar
gibi kıtlık durumunda yer değiştiremeyeceği için meşe topluluğu, cılız kaynaklarla
yetinmeyi, itiraz etmemeyi öğreniyor.İçlerinde durumu inkar edenler, Ortadaki
Meşe’yi bir kurtarıcı olarak görenler de var üstelik. Annesinden öğrendiği
bilgiyi, bir anahtar gibi kullanan Küçük Meşe, içinde yaşadığı topluluğun durumunu
değiştirmeyi sonunda başarıyor.
Filozof
Meşe,
bir ağaç gibi toprağa köklenmiş ve yer değiştirmemiz mümkün olmadığında dahi
değişimin gelebileceğini gösteren umutlu bir anlatı. Hikâye evreninden çıkarak
gerçek bir felsefi sorgulama yapmak için onlarca soruyu kucağımıza da
bırakıyor. İşte bazıları:
Herkes üzerine düşeni
yapmazsa ne olur? Yükümüzü başkasına taşıttırmak istersek ne olur? Toplu halde
tembellik iyi midir? Rahata düşkünlüğün bedeli nedir? Uzun zaman önce yapılmış
hatalar düzeltilebilir mi? Bir hatayı kabul etmemek başka bir hata mıdır? Doğruyu
yanlıştan ayıran nedir? Neden bazıları doğrulara inanmak istemez? Tek başına
kalmak yanılmak mıdır? Vazgeçmeyenler için başka olasılıklar var mıdır?
Soruları çoğaltmak ve
üzerine nitelikli tartışma ortamları yaratmak mümkün.
Yazarın, filozofun
işlevi ve toplumun nasıl aydınlanacağına dair görüşlerini anne ve çocuk
arasında geçen diyaloglar aracılığıyla aktardığı yerlerde tempo biraz düşüp
anlatı öğretici olmaya doğru kaysa da, Filozof
Meşe olay örgüsü ve ulaştığı final ile öğretmenlerin ve çocuklarla çalışan
yetişkinlerin sınıf ve atölye ortamında etik değerler üzerine felsefi
sorgulamalarını mümkün kılacak bir kaynak. Tavsiye ederim.
Künye
Yazan Anooshirvan Miandji
Resimleyen Candan İşcan
Bilge Çocuk
* Bu yazı 21 Mayıs 2021 tarihinde edebiyathaber'de yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder