Ağustos ayı Sanal Yazı Evi ve takipçileri için kitap yazma ayıdır. İlk kitabın ardından yaşadığım yazma tıkanıklığını aşmak, yazıda kalmak, bilmediklerimi öğrenmek, yazı müttefikleri bulmak için sanalın imkânlarından faydalanmak makûl bir seçenek gibi görünmüştü. Siteye kaydolduğum zaman haksız olmadığımı anladım. Sanal Yazı Evi üyeliği, size eski paketlere de ulaşma, oradaki içeriklerden yararlanma, yazı alıştırmalarını yapma imkânı sunuyor. Kendisiymiş Gibi'de yer alan kimi öyküler, bu zihin ve kalem açıcı alıştırmaların verimi. Aylar geçtikçe, yenilenen, üst üste yığılan paketler, alıştırmalar bende bir yetişememe hâline sebep olunca, yeni alıştırmalara maruz kalmak yerine, kendi ritmimde yazmaya, mevcut taslaklarımı iyileştirmeye karar verdim ve kendimi mezun ettim. Böylece Pelin ve Küçük Dostu Karamel'e giden yol açıldı. Yeniden yazmak, zaman alıyor, o zamanı kendine tanımazsa yazar yol alamıyor. Bu anlamda mezuniyetimin yerinde bir karar olduğunu, yazma yolculuğumu bireysel sürdürebileceğimi hissediyorum. Bireysel yazı yolculuğumda iyi ve kötü zamanlarım var, daha iyi yazdığım, yazmadığım zamanlar var. Orada ihtiyaç duyduğum motivasyonu, devam etme gücünü, yazının emekçisi olma hâlini yazı müttefiklerimle aşıyorum, birlikte yazdığım, ilk öykülerimin okuru olan, beraber öykü okuyup irdelediğim arkadaşlarla. Her yazarın/ yazar adayının en az bir müttefiki olmalı hayatta. Gerçekçi ama çok da acımasız olmayan, ilk, ikinci, beşinci taslakları bir çırpıda silmeyen, kendi okurluk beklentisini karşısındakine dayatmayan, metnin içine gizlenen yazara ait o samimi derdi fark eden, parlatan, "buradan yürü," diyen, metnin kendisinde yarattığı duyguları, çağrışımları anlatan, aktaran yazı dostları. Bir pohpoh perisi değil aradığım ya da bahsettiğim, ilgi alanınızı paylaşacağınız, gelişmenize, yol almanıza yardımcı olacak dostlardan bahsediyorum. Uzakları yakın kılan çevrim içi yöntemlerle tanıştıktan ve içselleştirdikten sonra bunlar artık çok daha kolay.
Diyeceğim o ki, Sanal Yazı Evi'nden mezun olmam, bir aylık kitap yazma maratonuna katılmamın önünde bir engel değil. Elbette katılacaktım, elbette yazacaktım. Yorgun, bezgin olduğumda, hayat hızlı akıp zaman tanımadığında sürdürmemenin, geride kalmanın ne kolay olduğunu deneyimlediğimden geçen yıl, bir yazma partnerim olmasını arzu etmiş, Gizem'e teklif etmiştim. Gizem'le yol arkadaşlığımız, yakın müttefikliğimiz ne mutlu bana ki, sürüyor. Birbirimizi destekliyor, yazarken zorlandığımız ya da su gibi aktığımız yerleri paylaşıyoruz geçen yıl olduğu gibi. Bu sayede, oyundan kopmuyoruz.
Blogtaki sessizliğim, kelimelerimi, kitap yazma ayına sakladığımdan, kelimeleri bir bir mor kaplı deftere akıttığımdan, yaz yorgunu, yol yorgunu olduğumdan, iki ev arası koşturmaktan, bahçe sulamaktan, çalışmaktan, yaz sıcağından. Ayın on beşine bir şey kalmadı. Malum ağustosun yarısı yaz, yarısı güz. Ayın on beşinden sonra kavuran sıcaklar bitecek, yerini esintili yaz gecelerine bırakacak. Yavaş yavaş pencereler örtülecek, denizden çıkarken bir sararmış yaprak düşecek önümüze, domatesler kızarmaya devam etse de, sahilde bunalıp denize koşmak istemeyeceğiz. Denize girme arzusu azalacak ve güz gelecek, doğum günümle beraber, açık ve seçik.
Yok hiç ağlamadım :)) Kalemin, kalbin yine ne güzel anlatmış ❤️
YanıtlaSilGizem'ciğim kelimelerimin sana dokunmasına çok sevindim Gizem. Yazı yolculuğumuz daim olsun. :)
Sil