Dün Sofya'da çıktıktan bir süre sonra otobüs dearıza ikazı verdi. Şoför sağa çekti. Motorun orasına burasına baktı ve arızayı tespit etti. Patlayan hortumu yedeği ile değiştirdi. Zaman aldı tabi yeniden yola düşmek.
Üsküp'e varınca otele yerleştik. Ve şehri gezmeyi bugüne bıraktık. Üzerini değişen kendini Türk çarşısına attı. Pazar gecesi ve bayramın ilk gününe denk gelince çarşıda in cin top oynuyordu. Sokak lambaları desen pek çoğu yanmıyor. Issız sokaklarda dört döndük. Ve önünden geçerken burun kıvırdığımız fastfoodçuya girip dürüm döner yedik.
Vardar nehrini, Taş köprüyü bulamadan gerisin geri otele döndük. Bedeni ve zihni uykuya yatırdık.
Sabah yerel rehberimiz Cihat, bize Türk çarşısını, Taş köprüyü ve önemli heykelleri gösterdi. Rumeli şivesiyle hem hikayelerini anlattı hem de espriler yaptı.
Hızlı bir turun ardından alışveriş ve bir şeyler içip yola çıktık. Yolda Mhatma Kanyonuna girdik. Yapay bir baraj oluşturulmuş üzerinde, elektrik ihtiyacını karşılamak için. Bölge, kafeler, seyyarlar, bot, kano turları ile kendi arzını yaratmış, yerli ve yabancı turist ağırlamakta.
Bot turu keyifliydi. Soğuk içeceklerimizi de aldıktan sonra Ohrid'e doğru yola çıktık. Yol boyu dağlar eşlik etti bize. Takibi hiç bırakmadı desem yeridir. Nefesi her daim ensemde hissettim. Bazen kitap okudum. Çoğunlukla da dışarıyı izledim. Etrafı izleyerek, otobüsteki komşularla laflayarak geçti yol. Dünkü yorgunluğun üstüne lafı bile olmaz. Yol üzerinde bir tesiste pişi molası verdik. Ve öğleden sonra üç civarı Ohrid'e girdik.
Yerel rehber Şöhret Hanımı dinledik. Ve gruptan ayrıldık. Merkezde plaj niyetine kullanılan bir noktadan yerel halkla beraber göle girdik.
Sıcağın üzerine serin serin iyi de geldi. Bir kabın, birkaç bank ve iki merdivenden oluşan mini sahilde bir saatin ardından meydanda göle karşı oturduk ve yemek yedik. Ohrid gölünde yaşayan bir balığın pulları ve istiridyenin sedeflerinin birleşmesiyle oluşan orijinal Ohrid incisi satan kuyumculara göz gezdirdik. Albino bir yılanı boynuna dolayan kadına sırtımı çevirdim. Yerel rehberin önerdiği kuyumcudan alışverişimi tamamladım. Bizde elma çayı, onlarda ise taze kayısı ikramı... Bir kayısı, bir kolye derken 15 bini aşan adım sayısıyla buluşma noktasındaydık. Mis gibi kokan ıhlamurlardan bir tutam çantamda. Gözlerim ise kapanmakta.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder