30 Eylül 2024 Pazartesi

Bekleyiş

Hevesli ruj boyadı dudakları. Şaşkındı telefon duyduklarından. Koştu aynanın karşısına. Saçlarını taradı. Kirpikler çift kat rimel. Tedirgin ceket omuz başlarına yerleşti. Dili damağı kurudu heyecandan. İyimser bardak içindeki suyu sundu. Taze, limon kokulu.

Yorganın kıvrımlarından başını uzatan pofuduk ayıcık üzgündü. Kızın ardından baktı gözleri nemli. Kitap öfkeyle devrildi yatağa, ayıcığın yanı başına. Defter kabak gibi açılıp saçıldı. Tükenmez kalem yaylandı kalemliğin içinde. Arkadaşları da arkadan itince hop diye boş defterin sayfalarına yerleşti.

Gözyaşlarıyla ıslanmış, buruşmuş peçete gergindi. Katlanmış, sıkışmış yerlerinden gerindi, gerindi, açtı kendini. Cami yıkılsa da mihrap yerindeydi. Eh, onun da vardı diyecekleri. Açtı ağzını, yumdu gözünü. Diğerleri sessiz kalır mı? Tüm oda dile geldi. Kızın hevesine kimse anlam veremedi. Rujdan başka. Onun derdi ayrıydı. Pastanedeki bardağa âşıktı. Bir parçası kızın dudaklarında dışarıda ya... Olur da öperim kıyısından bardağın diye içi içine sığmadı.  Umut fakirin ekmeği.

Kaşlar kalkmış, dudaklar cık cıklarken defter hâlâ açıktı. Tükenmezin dermanı tükendi yazmaktan. Güneş battı. Odanın renkleri, sesleri bir bir karanlığa gömüldü. Hepsi diken üstünde kızın dönüşünü bekledi. Rahat koltuk hariç. O çoktan derin uykudaydı. Gamsız şey ne olacak!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder