11 Aralık 2024 Çarşamba

Sınav, endişe ve kış tatili

Cumartesi sabah erkenden İstanbul'a doğru yola çıkıyorum. Ayağımın tozuyla eğitim salonuna girip ders dinleyeceğim. Maksat zamandan tasarruf etmek. Evde yapılacak işler var haliyle. Çamaşır katlamak, bir posta daha yıkamak gibi. Dün akşam onlara girişmek üzere yatak odasına gitmiştim ki kızım peşimden geldi. Dilinde bir soru: "Ne yapacaksın?" Bu soruyu seninle bağlantı kurmaya ihtiyacım var diye duyduğum için "Çamaşır katlayacaktım ama istersen konuşabiliriz," dedim. Küçükken taktığı isimle mırmır yatağa uzandık ve uzun uzun konuştuk. 

Kızım sekizinci sınıfta. Ben her ne kadar sınav baskısı yaratmadığımı düşünsem de sınav ve ders çalışmakla ilgili kaygılar, ders çalışmakla ilgili hevessizlikler çıktı ortaya. O yaşlarım geldi aklıma. Önünde belirsiz bir hayat var ve sen beş, altı yıl sonra seçeceğin ve sonra ömür boyu sürdüreceğin meslek için test çözüyorsun. Daha kendini bile tanımazken, hayattan ne istediğini bilmezken. 

Kızımı endişeli görünce ben ve baban diş hekimi diye sayısalcı olmak, tıp ya da diş hekimliği seçmek zorunda değilsin diye hatırlatma gereği duydum. Tam olarak ne istediğini bilmiyor çünkü. Bununla beraber benim meslek örgütünde aktif çalışmam, kimi zaman benimle katıldığı sempozyumlar, kongreler onda bir sempati uyandırıyor. Bununda farkındayım. Hem bilimsel anlamda hem örgütsel anlamda. İleride nasıl bir genç kadına dönüşeceğini çok merak ediyorum. Büyüyecek ve yuvadan ayrılacak. Göz açıp kapayıncaya kadar hem de. Bir insan evladını yetiştirmek içinde farklı farklı ne çok duygu barındırıyor.

Yaklaşan yarı yıl tatilini planladık sonra. Kısa bir kar tatili yapacağız kısmetse. Ben kar insanı değilim ama ilandaki bilgi doğruysa otelde sıcak su havuzu da var. Ye, iç, ılık suyun keyfini çıkar, odana çık, kitap oku, çay kahve iç, karda  yürüyüş çok tatlı imkânlar gibi gözüktü bana. Bugün gidip görüşeceğim tur şirketiyle. Kesin kalkışlıysa kaydolacağız. Bu yaz itibarıyla Çanakkale kalkışlı yurt dışı turlarına kesinlikle çok sıcak bakıyorum. İstanbul'a git, uçağa bin zahmeti ya da arabaya sigorta yaptır saatlerce araba kullan derdi yok. Üstelik ekonomik. Epeydir blogta bir gezi yazısı da yok. Bir taşla çok kuş.


10 Aralık 2024 Salı

Yağarsa yağmur yağar

Şakır şükür yağmurlu bir Çanakkale öğleninden herkese merhaba,

Yılın o zamanları geldi benim için. Yeni yıl ruhunu taşıyan romantik komedi (tür her ne kadar romantik komedi diye tanımlansa da komedi unsuruna rastlamak daha güç) filmlerini izlemeyi seviyorum. Başının sonundan belli olmasını hiç dert etmiyorum. İçlerinde güzel olanlar var elbette. Ama idare ederlerden de razıyım. Bir yılı uğurlarken ışıl ışıl Noel süslemeleri izlemek görsel bir şölen. Amerikalıların eline kimse su dökemez galiba bu konuda. Parlak, gösterişli ışıklar, kasaba güzellemesi, güzel gülüşlü kadınlar ve erkekler, hayat bir anlığına (90-105 dk civarı) iyimser, bereketli bir yere dönüyor. Küçüktesadüfler, kişilerin üzerine serpilmiş ölü toprağını atıyor, oh bir silkeleniyor kahraman sudan çıkmış köpekler yanında halt etmiş.  Monoton yaşamının ya da ters giden ilişkisinin içinden tereyağından kıl gibi çeker gibi hop kurtuluyor. Modern zamanların peri masalları gibi bu filmler. Klişe ama hemen her zaman çalışıyor. 

Hafta sonundan bu yana kategorinin iki üç örneğini izledim. Yılbaşına kadar Netflix'in tüm yeni eklenenlerini izlemeye de talibim. Bu filmlerde dikkatimi çeken, özendiğim şey, bir kafede, sokakta bir kadın ve erkeğin bir vesileyle diyaloğa girmesi, bunun doğallıkla akması... Ben en son ne zaman bu türden bir tanışma yaşadığımı hiç ama hiç hatırlamıyorum. Amerikalı ya da Avrupalı hemcinslerimiz gibi rahat değiliz haliyle. Kafada kırk tilki. Hırlı mı hırsız mı, manyak mı, ısrarlı takipçi olma potansiyeli taşıyor mu? 

Neyse ki hayatın olağan akışı içinde bizim de kurabildiğimiz dostluklar var. Yaz tatilinde çıktığımız turda otobüste önümüzde oturan aile örneğin. 7-8 yaşlarındaki oğlan çocuğu hem turda bizi epey güldürmüştü. Bu aralar hastam olarak geliyor ve yine bizi gülümsetiyor. Bu ara pek yazma modunda değilim ama bazı kelime öbekleri yakalıyorum gündelik diyaloglarda bir sahne gibi algılıyor zihnim. Şahane öykü adı olur bundan derken buluyorum kendimi. Arka planda belki de çalışıyor üzerine. 

Yağmur hızlanıyor, yavaşlıyor ama sürüyor. Bu havaların insanı eve, battaniye altına, film izlemeye, yanında sıcak bir filtre kahve ya da ne bileyim bol tarçınlı bir salep içmeye davet eden bir yanı var. Ha bir de içinden yağmur geçen şarkılar dinleten bir yan. Sizin yağmurlu hava şarkılarınız hangisi?

Yağmurun Elleri, It's raining men, Here comes the rain again, Singing in the rain, yağarsa yağmur yağar... Aklınıza gelen içinde yağmur geçen başka şarkı var mı? Bu bloğun sahibi bayılıyor çünkü böyle klişelere...