Şakır şükür yağmurlu bir Çanakkale öğleninden herkese merhaba,
Yılın o zamanları geldi benim için. Yeni yıl ruhunu taşıyan romantik komedi (tür her ne kadar romantik komedi diye tanımlansa da komedi unsuruna rastlamak daha güç) filmlerini izlemeyi seviyorum. Başının sonundan belli olmasını hiç dert etmiyorum. İçlerinde güzel olanlar var elbette. Ama idare ederlerden de razıyım. Bir yılı uğurlarken ışıl ışıl Noel süslemeleri izlemek görsel bir şölen. Amerikalıların eline kimse su dökemez galiba bu konuda. Parlak, gösterişli ışıklar, kasaba güzellemesi, güzel gülüşlü kadınlar ve erkekler, hayat bir anlığına (90-105 dk civarı) iyimser, bereketli bir yere dönüyor. Küçüktesadüfler, kişilerin üzerine serpilmiş ölü toprağını atıyor, oh bir silkeleniyor kahraman sudan çıkmış köpekler yanında halt etmiş. Monoton yaşamının ya da ters giden ilişkisinin içinden tereyağından kıl gibi çeker gibi hop kurtuluyor. Modern zamanların peri masalları gibi bu filmler. Klişe ama hemen her zaman çalışıyor.
Hafta sonundan bu yana kategorinin iki üç örneğini izledim. Yılbaşına kadar Netflix'in tüm yeni eklenenlerini izlemeye de talibim. Bu filmlerde dikkatimi çeken, özendiğim şey, bir kafede, sokakta bir kadın ve erkeğin bir vesileyle diyaloğa girmesi, bunun doğallıkla akması... Ben en son ne zaman bu türden bir tanışma yaşadığımı hiç ama hiç hatırlamıyorum. Amerikalı ya da Avrupalı hemcinslerimiz gibi rahat değiliz haliyle. Kafada kırk tilki. Hırlı mı hırsız mı, manyak mı, ısrarlı takipçi olma potansiyeli taşıyor mu?
Neyse ki hayatın olağan akışı içinde bizim de kurabildiğimiz dostluklar var. Yaz tatilinde çıktığımız turda otobüste önümüzde oturan aile örneğin. 7-8 yaşlarındaki oğlan çocuğu hem turda bizi epey güldürmüştü. Bu aralar hastam olarak geliyor ve yine bizi gülümsetiyor. Bu ara pek yazma modunda değilim ama bazı kelime öbekleri yakalıyorum gündelik diyaloglarda bir sahne gibi algılıyor zihnim. Şahane öykü adı olur bundan derken buluyorum kendimi. Arka planda belki de çalışıyor üzerine.
Yağmur hızlanıyor, yavaşlıyor ama sürüyor. Bu havaların insanı eve, battaniye altına, film izlemeye, yanında sıcak bir filtre kahve ya da ne bileyim bol tarçınlı bir salep içmeye davet eden bir yanı var. Ha bir de içinden yağmur geçen şarkılar dinleten bir yan. Sizin yağmurlu hava şarkılarınız hangisi?
Yağmurun Elleri, It's raining men, Here comes the rain again, Singing in the rain, yağarsa yağmur yağar... Aklınıza gelen içinde yağmur geçen başka şarkı var mı? Bu bloğun sahibi bayılıyor çünkü böyle klişelere...
Bak ne kadar haklısın, bu benim de dikkatimi çekmişti. Türkiye'de insanlar birbirlerinden çok çekiniyor ve hep "altta başka bir niyet" arıyor. İki yaz önce Mudanya sahilde yürümeyi huy edinmiştim sabahları, biraz da mutsuzum bazı şeyler var kafamda. İki tur attım, ortalarda dikkatimi gençten bir adam çekti, tombul ama çok güzel yüzlü bir insan, ışıl ışıl böyle.. Tabii gündüz yürüyüşçüleri günaydınlaşır, biz de günaydınlaştık ama genelde insanlar bir sefer yapar döner evlerine, baktım o da benim gibi üçüncü seferi yapıyor. Ertesi gün yine baktım aynı şekilde karşılaşıyor, günaydınlaşıyoruz. O gün de nasıl sıcak, suyum da bitmiş, Mudanya'yı da çok bilmem, adamın elinde buz gibi bir su.. Aman dedim nereden aldınız yakınlarda bir market mi var, adam tarif etti ama karışık geldi bana. Neyse ben iyi yürüyüşler dedim devam ettim, o da geride kaldı. Dönüşte bir baktım elinde bir su, benim için almış, aman ne sevindim, ne olur parasını ödeyeyim diyorum yok diyor. O zaman dedim gelin size bir simit ısmarlayayım :)) Şimdi normalde ne kadar yanlış şeyler değil mi bir kadın bir erkek aman ne anlaşılır ne olur.. Ama vallahi oturduk deniz kenarına birer simit yedik, sohbet sohbeti açtı, adamın ucafık çocuğu varmış, onun dertlerini anlattı, ben kendi çocuklarımı anlattım. Vallahi bir dost sohbeti gibi oldu nasıl iyi geldi.. O yaz birçok defa karşılaştık, her sefer beş dakika olsun konuştuk, hiç de ne flört ettik ne saçmaladık ne sınır aşıldı ne birşey. İki karşı cinsten insan demek ki böyle de iletişim kurabiliyormuş, insan dokunuşu yahu bunlar.. Bu filmleri de bundan seviyorum, romantik hikayeler de var ama misal "Love Actually" benim için her kış izlediğim noel filmidir ve sadece romantik diyemezsin o hikayelere..... İnsana dair sıcacık hikayeler.... Çok seviyorum bu dönemde çok! (yenilerden önerilerin varsa beklerim!)
YanıtlaSilEvet bu türden karşılaşmalar tanışmalar çok insani. Çok da tatlı. Yanlış anlaşılmaktan çekiniyoruz galiba. Ne var oysa... Love Actually benim de sevdiklerimden. Şu sıra izlediklerim arasında ona yaklaşan bir film olmadı doğrusu. Ama kalbimde hepsini alacak sevgi ve şefkat var :)
SilÜlkemizde bu tarz aşk karşılaşmaları çok olmuyor ki. Şahsen olacak tipte adamda gördüğüm yok etrafta. Ama dostane konuşmalar yaparım tanımadığım erkeklerle. Onlar zaten senin nasıl davrandığına paralel bir yaklaşım gösteriyorlar. Belki yaşın getirdiği bir rahatlık. şimdi gencecik bir kadın dostane bile konuşsa millet peşine takılıyor, her türlü çirkinlik. Kadınlar çekiniyorsa nedeni erkeklerin tutumları bence.
YanıtlaSilİster istemez hepimizde yanlış anlaşılırım düşüncesi oluyor. Güven telkin eden insanlarla arkadaşça sohbete girişmek gibi bu ülkenin kadınlarına has sezgisel bir şey geliştiriyoruz galiba. Ay ne yorucu.
Sil