Bilmek isteyen yola çıkar.
Şefkatli Anne Günlükleri'ni yazmak, ebeveynlik amaçlarımı, önceliklerimi belirlememe, düşüncelerimin ve eylemlerimin farkına varmamı sağlıyordu. Sura Hart alıntıları bitince, sanki ters yönde yürümeye başlamışım gibi bir düşünce gelip çöreklendi içime. Yeniden konu üzerine düşünmek, yazı yoluyla düşüncelerimi tasnif etmek, eylemlerimin farkına varmak istedim. İşbu sebeple www.nonviolentcommunication.com sitesinde ücretsiz yayımlanan haftalık ipuçlarının rehberliğinde yeni bir günlüğe başlıyorum.
İpuçlarının çevirisi bana ait.
Şefkatli Ebeveyn İpuçları:
Çocukların verici olmaları için verme becerilerini geliştirmeye ihtiyaçları vardır ki bu da ebeveynlerin (ve diğer yetişkinlerin) kabul etme becerilerini geliştirmeye ihtiyacı olduğu anlamına gelir.
Çocukların verici olmaları için verme becerilerini geliştirmeye ihtiyaçları vardır ki bu da ebeveynlerin (ve diğer yetişkinlerin) kabul etme becerilerini geliştirmeye ihtiyacı olduğu anlamına gelir.
Bu hafta en azından bir gün çocuğunuzun size vermeye çalıştığı hediyeyi fark edin ve sahici bir minnetle kabul edin.
Ben ne düşünüyorum?
Çocuklar&yaşlılar yavaş ve sarsaklar. Özellikle yazdım bu iki kelimeyi. Hoş görünmediğinin farkındayım ama sırf biz daha hızlı ve organizeyiz diye çoğu zaman farkına dahi varmadan onları böyle etiketliyoruz. Katkı sunmalarını beklemeye sabrımız yok.
Denizle nasıl paylaşıyorum?
Bu günlüğü yazdığım sırada karavan kampının ikinci haftasındayız. İnternet erişimim oldukça sınırlı ve zahmetli. Telefonun, internetin çektiği resepsiyona yürümek ve çekmesini ummak gerekiyor. Şimdi şehirde, bir kafede otururken, ipucunu yeniden okuyorum ve Deniz'in bana sunduğu hediyeleri hatırlıyorum. Deniz kabukları, değişik taşlar, masa kurma, kaldırma, bulaşık yıkama konularında yardım, denizde oyun, eğlence... Bu ipucunu en güzel yaşayacağım yerdeymişiz meğer. Tatilin kalanında Deniz'in sunduğu katkıları minnetle kabul ettiğimi daha net ve anlaşılır göstereceğim. Örneğin bu günlüğü yazmak için bu sıcakta denizden çıkmamız, arabaya binip şehre gelmemiz gerekti. Üstelik yazmak için 1,5 saate ihtiyaç duyduğumu, otuzar dakikalık periyodlar halinde çalışacağımı, her otuz dakikada bir mola verip onunla ilgileneceğimi söylediğimde bunu kabul etti. Ben yazarken, ekranın ardında, masanın diğer tarafında oturuyor ve soğuk çikolatasından büyük yudumlar çekiyor, hemen her çocuğun hoşlandığı şekilde pipetin içine hava üflüyor ve sessizliğini koruyor. Çok sıkıldığına ve denizde yüzüyor olmayı tercih ettiğine eminim. Bu yazı süresince bana ihtiyaç duyduğum alanı sağlaması cömert bir hediye. Ben de minnetimi göstermenin yolunu bulacağım. Az sonra.
Deniz'in geri bildirimi ne?
Deniz karavan ve çevresini güzel gösterme konusunda çok hevesli. Takdir ettiğimizi gösterirsek çok daha neşeli ve girişimci. Hayalleri bitmiyor. Konuşmayı oldum olası çok sevdiğinden hayallerini nasıl gerçekleştireceğimizi uzun uzun, tüm detaylarıyla anlatıyor. Hediyelerini kabul etmek, görüldüğünü, onaylandığını, ciddiye alındığını gösteriyor. Daha küçükken, bana kalbi kırıldığı bir gün ağlayarak sitem ettiğini hatırlıyorum. "Ben sana bir sürü hediye hazırlıyorum, onları yaparken çok yoruluyorum, sen bana hiçbir şey yapmıyorsun" serzenişi dün gibi aklımda. Hiç öyle düşünmemiştim. Resim yapmaktan, kesmekten, yapıştırmaktan hoşlandığı için yaptığını düşündüğüm pek çok minik armağanın ardında hediye verme güdüsünün yattığını görmek benim için şaşırtıcıydı. O zaman çocuklardan gelen minik armağanları kabul konusuna çok daha özen göstermek gerektiğini fark ettim. Buna sahilden, parktan toplanan doğa hazineleri de dahil.
Sonrasıyla ilgili ne düşünüyorum?
İpuçlarını baştan sona okumayı, kalemliğimde taşıdığım meşhur duygu, ihtiyaç ve "Bağırmayan Anne Baba Olmak" kitabı alıntılarının dizili olduğu anahtarlığa yeni, küçük notlar eklemeyi düşünüyorum.
Kendimi nasıl değerlendiriyorum?
Konu üzerine düşünme, düşüncelerimi yazma ve paylaşma çabamı takdir ediyorum. İki haftalık tatil süresinde dahi aksatmadığım için memnuniyet duyuyorum.
Ben ne düşünüyorum?
Çocuklar&yaşlılar yavaş ve sarsaklar. Özellikle yazdım bu iki kelimeyi. Hoş görünmediğinin farkındayım ama sırf biz daha hızlı ve organizeyiz diye çoğu zaman farkına dahi varmadan onları böyle etiketliyoruz. Katkı sunmalarını beklemeye sabrımız yok.
Denizle nasıl paylaşıyorum?
Bu günlüğü yazdığım sırada karavan kampının ikinci haftasındayız. İnternet erişimim oldukça sınırlı ve zahmetli. Telefonun, internetin çektiği resepsiyona yürümek ve çekmesini ummak gerekiyor. Şimdi şehirde, bir kafede otururken, ipucunu yeniden okuyorum ve Deniz'in bana sunduğu hediyeleri hatırlıyorum. Deniz kabukları, değişik taşlar, masa kurma, kaldırma, bulaşık yıkama konularında yardım, denizde oyun, eğlence... Bu ipucunu en güzel yaşayacağım yerdeymişiz meğer. Tatilin kalanında Deniz'in sunduğu katkıları minnetle kabul ettiğimi daha net ve anlaşılır göstereceğim. Örneğin bu günlüğü yazmak için bu sıcakta denizden çıkmamız, arabaya binip şehre gelmemiz gerekti. Üstelik yazmak için 1,5 saate ihtiyaç duyduğumu, otuzar dakikalık periyodlar halinde çalışacağımı, her otuz dakikada bir mola verip onunla ilgileneceğimi söylediğimde bunu kabul etti. Ben yazarken, ekranın ardında, masanın diğer tarafında oturuyor ve soğuk çikolatasından büyük yudumlar çekiyor, hemen her çocuğun hoşlandığı şekilde pipetin içine hava üflüyor ve sessizliğini koruyor. Çok sıkıldığına ve denizde yüzüyor olmayı tercih ettiğine eminim. Bu yazı süresince bana ihtiyaç duyduğum alanı sağlaması cömert bir hediye. Ben de minnetimi göstermenin yolunu bulacağım. Az sonra.
Deniz'in geri bildirimi ne?
Deniz karavan ve çevresini güzel gösterme konusunda çok hevesli. Takdir ettiğimizi gösterirsek çok daha neşeli ve girişimci. Hayalleri bitmiyor. Konuşmayı oldum olası çok sevdiğinden hayallerini nasıl gerçekleştireceğimizi uzun uzun, tüm detaylarıyla anlatıyor. Hediyelerini kabul etmek, görüldüğünü, onaylandığını, ciddiye alındığını gösteriyor. Daha küçükken, bana kalbi kırıldığı bir gün ağlayarak sitem ettiğini hatırlıyorum. "Ben sana bir sürü hediye hazırlıyorum, onları yaparken çok yoruluyorum, sen bana hiçbir şey yapmıyorsun" serzenişi dün gibi aklımda. Hiç öyle düşünmemiştim. Resim yapmaktan, kesmekten, yapıştırmaktan hoşlandığı için yaptığını düşündüğüm pek çok minik armağanın ardında hediye verme güdüsünün yattığını görmek benim için şaşırtıcıydı. O zaman çocuklardan gelen minik armağanları kabul konusuna çok daha özen göstermek gerektiğini fark ettim. Buna sahilden, parktan toplanan doğa hazineleri de dahil.
Sonrasıyla ilgili ne düşünüyorum?
İpuçlarını baştan sona okumayı, kalemliğimde taşıdığım meşhur duygu, ihtiyaç ve "Bağırmayan Anne Baba Olmak" kitabı alıntılarının dizili olduğu anahtarlığa yeni, küçük notlar eklemeyi düşünüyorum.
Kendimi nasıl değerlendiriyorum?
Konu üzerine düşünme, düşüncelerimi yazma ve paylaşma çabamı takdir ediyorum. İki haftalık tatil süresinde dahi aksatmadığım için memnuniyet duyuyorum.
Eski günlüklere aşağıdaki bağlantılardan ulaşabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder