Bazı evlerde kara
adamlar vardır, her zaman kara olmayan, renk değiştiren. Mavi
olduğunda annelere iyi davranan, kırmızı ya da turuncu olduğunda
şeker getiren... Agata'nın en sevdiği renk mavidir bu yüzden. Bir
anda renk değiştirir adam, kalbi, yüzü kararır. Kapkara sesiyle
bağırır, annesini ağlatır. Agata, korkudan sandalyenin altına
girer ve bekler. Kara adamın gitmesini, annesinin ağlamasının
bitmesini... Neyse ki artık tilki var, Agata'yı hayatın acı
gerçeklerinden tatlı hikâyelere kaçıran, mavi gözlü bir tilki.
Hikâye Ormanı,
İtalyan yazar Angela Nanetti'nin türkçeye çevrilen ikinci
eseri. Dedem Bir Kiraz Ağacı adlı kitabında ölüm
temasını sıcak, dokunaklı bir dille anlatan yazar, aynı ustalığı
aile içi şiddet konusunu ele alan Hikâye Ormanı'nda da
sürdürüyor.
Bir orman hayal edin.
Dallardaki örümcek ağlarından, bitki köklerine, ağaçlardan,
yapraklardan su çukurlarına kadar her yer hikâyelerle dolu. Yaprak
hışırtılarının, ağaç dallarının, titreyen örümcek
ağlarının sesi, usul usul havaya karışıyor, hava taşıyor
sesleri, en güzel hikâyeleri. Bu ormanda başlayıp Agata'nın
evinde devam eden iki yaralı yüreğin dostluk ve yaralarını
sağaltma hikâyesi sizlere anlatmak istediğim.
Karlı bir günde
tilki, kapana sıkışır. Anlarız ki, tilkilerin de kara adamları
vardır. Sadece tilkilerin mi? Kuşların, tavşanların,
ceylanların, hatta balıkların... Avcının karısının mantosuna
kürk yaka, kızının odasına post olur. Sıkıldıklarında onu
bir çuvalın içine tıkıştırıp bit pazarına götürüp
satarlar. Kim mi alır? Tabii ki Agata. Annesi dolabı açar, tilkiyi
mantosunun omuzlarına dolar. Beklerken tilki sıkıntıdan patlar.
Bir gün evde yalnız kalacak olan Agata, annesinden izin alıp onu
odasına götürene kadar.
Tilki geleli beri
Agata mutludur, ne kara adamın gelip annesini ağlatmasından korkar
ne de kötü rüyalar görmekten. Tilkinin bazen üzgün olduğu
gözünden kaçmaz. Onun ormana geri dönmek istemesinden korkar ama
“Gitmek ister misin?” diye de sorar. Çünkü sevmek
karşındakinin isteklerine engel olmamaktır. “Aklımdan bile
geçirmedim.” der Tilki. Ayaklarının üzerinde duramadığı
için üzgündür. Bay Vincenzo, tilkinin içini samanla doldurur
diker, ayaklarının altına bir de tekerlek yerleştirir. Tilki
artık ayaktadır. Zaman zaman ormana geri dönmeyi düşünse de
Agata'yla kalır. Kara adamdan korkmadığını söyler, çünkü
sevmek yanındaki senden çok korktuğunda onu rahatlatmak için
cesur görünmektir.
Kara adam döner,
bağırır, tilkiyi fırlatıp atar, kuyruğu kopan tilki daha fazla
dayanamaz. Hikâye ormanına dönmek üzere yola çıkar. Agata, kedi
İsidoro, kolu kopuk bir bebek Valentino da bu yolculuğa katılır.
Küçük grup dinlenmek üzere bir banka oturur. Tilki, bütün gece
sürecek uzun bir hikâye anlatmaya koyulur.
Agata, sabah yatağında
uyanır. Tilki, bebek, her şey yerli yerindedir. Anlar ki hepsi kötü
bir rüyadır. Mutfağa gider. “Günaydın, uykucubaşı!”
der babası, gülümser. Hep birlikte pazar kahvaltısı yaparken
Agata'nın gördüğü rüyayı dinler.
“Ya ben? Kara adam
olarak mı kaldım yoksa iyi adam oldum mu?” diye sordu babası.
“Bilmiyorum, rüya bitti. Ama biliyor musun baba, Kara Adam'lar
gerçekten var.”
Hikâye Ormanı
Yazan: Angela Nanetti
Resimleyen: Brunella
Baldi
Çeviren: Filiz Özdem
YKY
6-10 yaş
48 sayfa
(*)Bu yazı 18 Nisan 2014 tarihinde Birgün Kitap'ta yayımlandı.
http://birgunkitap.blogspot.com.tr/2014/08/ac-gerceklerden-tatl-hikayelere-kacmak.html
(*)Bu yazı 18 Nisan 2014 tarihinde Birgün Kitap'ta yayımlandı.
http://birgunkitap.blogspot.com.tr/2014/08/ac-gerceklerden-tatl-hikayelere-kacmak.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder