11 Haziran 2014 Çarşamba

BİR ÖYKÜ YAZALIM MI?


Cemil Kavukçu'dan öykü yazmanın ipuçlarını dinlemek ister misiniz? Cevabınız evetse, size bir çocuk kitabı önereceğim. Bir Öykü Yazalım mı?
 
 
Can Çocuk Yayınlarından çıkan kitabın kahramanı Fatoş adında bir kız çocuğu. Fatoş'un okuluna en sevdiği yazar gelecektir. Fatoş çok heyecanlıdır. Çünkü yazar imza günü için değil, çocuklarla öyküler üzerine sohbet etmek, öykü yazmak konusunda teknik bilgiler vermek ve birlikte bir öykü yazmak için geliyordur. En sevdiği hikâye olan Kırmızı Ayakkabılar'ı tekrar okur. Öyküyü her okuduğunda boğazında bir şeyler düğümlenmektedir. Öykünün geçtiği mekân, atmosfer gözlerinin önünde o denli canlıdır ki, yazarın bu olayı yaşadığından hiç kuşkusu yoktur. Geldiğinde yazara bunu sormaya karar verir. Beklenen gün geldiğinde yazar çocuklarla öykü üzerine sohbet eder. Öykü oluşturmanın ipuçlarını verir. Birlikte oluşturmaya başladıkları öyküyü evde bitirmelerini ister. Öyküleri okuyacak ve değerlendirecektir. En sevdiği öykünün yazarına bir de sürprizi olacaktır. 96 sayfalık macerayı bir çırpıda okudum ve çok sevdim. Sadece çocuklar için değil yazmak isteyen herkes için değerli ipuçları, önerilerle dolu bu kitabı herkese öneririm. Kitaptan yazma önerilerini paylaşacağım. Bu öneriler hikâyenin içine çok güzel yedirilmiş. Kitapta bahsi geçen önerileri maddelemek kolay olsun ve sanki Cemil Kavukçu doğrudan bize sesleniyormuş gibi algılansın diye ikinci tekil şahsa çevirerek yazdım. Kitapta yazarın tercihi aslında “biz” dili idi.
 
 Cemil Kavukçu'nun Öykü Yazma Önerileri

*Kitaplarla sıkı dost olmayan öykü yazamaz.

*Öykü yazarak ve okuyarak öğrenilen bir şeydir.

*Öykü yazmaya başlarken konusunu, geçeceği yeri, zamanı ve kişileri belirleyin.

*Aklınıza gelen öyküyü yazmadan önce kimseye anlatmayın. Çünkü o sizin öykünüz, yazıp bitirdikten sonra kim ne istiyorsa söyleyebilir. Ama kimsenin hayal dünyanıza karışıp size akıl vermesine izin vermeyin.

*Bitirmediğiniz bir öyküyü de “nasıl bir giriş olmuş, nasıl gidiyor, böyle devam edeyim mi?” gibi sorularla hiç kimseye okutmayın. Bunun nedeni bir önce söylediğimle aynıdır.

*Öyküye nasıl başlayacağım, ilk cümlem ne olacak gibi kaygılardan uzak durun. Sizi en çok etkileyen, belki öykünün ortalarında ya da sonunda yer alacak o çarpıcı bölümü yazmakla işe başlayın. Küçücük bir kartopu karda yuvarlanırken nasıl büyüyorsa öykünüz de öyle büyüyecek. Bittikten sonra fazlalıkları atar, eksikleri tamamlar, her şeyi yerli yerine koyarsınız.

*Hiç kimseye anlatmadan, okutmadan bitirdiğiniz öykünüzü bu sefer de siz okumayın. Bu süre en az bir hafta olmalı. Ne kadar geç okursanız sonuç o kadar yararınıza olacaktır. Buna 'DEMLENME' süreci diyoruz. Bilirsiniz, çay ne kadar iyi demlenirse içimi de o kadar iyi olur. Öyküyü dinlendirmenin size ne gibi bir yararı olacak? Demlendikten sonra öykünüzü okuduğunuzda hatalarınızı göreceksiniz. Çünkü o bekleme süresinde, yazarken içinde bulunduğunuz duygusal ortamın dışına çıkmışsınızdır artık. Aynı sözcüğü ne çok yinelediğinizi, ne kadar çok anlamsız ve süslü cümleler kurduğunuzu fark edeceksiniz. Artık kalemin değil, silginin devreye girdiği bir süreç başlayacaktır.
*Bir öykü yazmak için yola çıktığınızda BAKMAK ile GÖRMEK arasındaki farkı anlayacaksınız. Görmeye başlayacak ve gördüklerinizi göstermek isteyeceksiniz. Unutmayın ki öykü yazmak sözcüklerle resim yapmaktır. Bu öyle güçlü bir iletişimdir ki öyküyü okuyan da bir resim çizer. Bu yazarın resmine benzemese de okuyan artık yazan olmuştur.
*Öykünüzü yazmaya başladığınızda bir başlık bulmadıysanız acele etmeyin, bitirdikten sonra nasıl olsa bulursunuz.
*Yazdıkça, yaşanmamış bir olayı yaşanmış gibi anlatmayı öğreneceksiniz.


Öykü yazarken tıkanıklık yaşarsak nasıl aşacağız? Kitapta bununla ilgili de tavsiyeler var.
*Siz öyküyü kovalarsanız o kaçar. Bekleyin geldiği zaman kendini yazdıracaktır.
*Öyküler her zaman sizin okuduğunuz sıraya göre yazılmaz. Yazarın nereden başladığını bilemeyiz. Siz de yazarken aklınıza gelen en çarpıcı yerden başlayın. Yazarken çok rahat ve özgür olun. Yazdıklarınızı düzene koymak en son işiniz olsun.
*Öykü kapınızı çalar ama konukluğu kısa sürebilir. O anda kulağınıza fısıldadığı her şeyi yazın. Gittikten sonra yazacaklarınız zorlama olacaktır.






















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder