Stephen May'in Yaratıcı Yazarlık kitabı, konuyla ilgilenenler için kaçırılmaması gereken bir kitap. Pek çok türe yer veriyor. Kısa öykü, roman, şiir, makale, gezi yazarlığı, blog yazarlığı, çocuk kitabı yazarlığı, kurgu dışı metinler... Yazma yolunda karşılaşabileceğiniz zorluklar, onları aşma tavsiyeleri, yazarlardan yazma tavsiyeleri, yazma alıştırmaları, hatta yazacaklarınızı nerelerde değerlendirebileceğinize dair pek çok ilgi çekici başlığı var kitabın. Yazmakla ilgileniyorsanız kütüphanenizde bulundurun.
Kitabın tamamını okumadım. İşin aslı henüz kitabı karıştırma, inceleme safhasındayım. İlgimi çeken başlıklara öncelik veriyorum. Kısa öyküler bölümü de ilk göz attıklarım arasında. Yaratıcı yazma konusunda merak ettiğim her şey A'dan Z'ye ele alınmış. Metnin dili de çok samimi. Sanki Stephen May'in bir söyleşisinde veya yaratıcı yazarlık dersindeymişim, merak ettiklerimi soruyormuşum o da cevap veriyormuş gibi hissettim. Bunun üzerine Stephen May'le bu hayali söyleşiyi gerçekleştirdim. Stephen May'in verdiği cevaplar yazarın Optimist Yayınları'ndan çıkan Yaratıcı Yazarlık kitabından alınmıştır ve italikle yazılmıştır.
H. E. Bates,
Yazınsal Bir Tür Olarak Kısa Öykü isimli kitabının önsözünde
“düzyazının en zor, en zahmetli formu" diye niteler kısa öyküyü.
Bu, genel görmüş bir yaklaşımdır. Ama yazmaya yeni
başlayanlara, romanın uzun soluklu yolculuğuna çıkmadan önce
kısa öykü yazması önerilir. Bu bir çelişki değil midir?
Çelişkili
gibi görünse de, bu sağduyulu bir öneridir. Tüm yazarların
ekonomik yazabilmeyi, birkaç cümlede ustalıkla karakter ve
atmosfer yaratabilmeyi öğrenmesi gerekir.
İyi bir
kısa öykünün okur üzerindeki etkisi sizce nedir?
Bu sorunuzu
Martin Booth'un bir deyişiyle cevaplamak istiyorum. “Kısa öykü,
surata indirilmiş bir şamar gibidir. İndirildiği anda acıtmalı,
kendini hemen hissettirmeli ve saatlerce geçmeyecek kırmızı
kızarıklık bırakmalıdır.”
Aynı
zamanda yaratıcı yazarlık dersleri de veriyorsunuz. Acemi yazar
adaylarının kısa öykü yazarken sıklıkla düştüğü hatalar
nelerdir?
En yaygını,
fazla dramatik bir etki yaratma çabasıdır. Kısa öykünün çok
çarpıcı olması gerektiği inancı, yazarları şiddet ve acıya
yöneltiyor.
Acemi
yazarlar dikkat çekmek için çoğunlukla okuru şoke etmeye
çalışır. Oysa bu, en kaçınılması gereken taktiklerden
biridir. Gerçek hayatta patlayan bir bomba herkesi ürkütür.
Sayfalarından kan ve iç organ fışkıran bir kitabın okuru da bu
duygudan muaf değildir. Onlar da çoğu insanın yaptığı gibi
gözlerini başka tarafa çevirir. Çok yetenekli olmadığı sürece,
yazarın okuru zifiri karanlık geçitlerde kendisini takip etmeye
ikna etmesi zordur.
Bir başka
yanlış da anekdotların hiç değiştirilmeden, olduğu gibi
kullanılmasıdır. Bir sürü insanla bir araya gelme fırsatı
bulduğunuz bir işte çalışıyorsanız, komik hikâyeler dinleme
şansınız yüksektir. Fakat parti ortamında komik gelen bir
hikâye, bir kitabın sayfalarında her zaman aynı etkiyi yapmaz.
Aynı şekilde, bir barda veya bir davet masasında müthiş söz
üstatları görürüz. Ama onların anlattıklarını önemli ölçüde
yeniden düzenlemeden, olduğu gibi kâğıda döktüğümüzde
hiçbir etki yaratmayabilir.
Bu olgu,
başlarından geçenleri- bunlar ne kadar şaşırtıcı ve
etkileyici olursa olsun-hiçbir düzenleme yapmadan, aynen yaşandığı
şekilde anlatan yazarlar için de geçerlidir. Söylediklerimden, bu
tür çalışmaları değersiz bulduğum gibi bir sonuç
çıkarılmamalı. Bu tür denemeler, yazma becerinizin gelişmesi ve
olgunlaşması için çoğunlukla bir sıçrama tahtası işlevi
görür.
İlginç bir
kısa öykü yazabilmek için nelere ihtiyacımız var?
Orijinal bir
fikir, inandırıcı karakterler, inandırıcı bir arka plan, iyi
bir giriş, çatışma, gerilim, biçim, tatmin edici bir final.
Kısa öykü
konularını nereden bulacağız?
Fikirlerimizi
ciddiye almak ve onları önemsemek boynumuzun borcu. Bu nedenle
defterinizde çok sayıda ham fikir not edilmiş olmalı. Dosyanızda
gazete ve dergilerden seçilip kesilmiş pek çok sıra dışı
olayın kupürü bulunmalı. Kısa öykünüzün tohumunu atacak
malzeme, kulak misafiri olduğunuz bir konuşmadan, televizyon ya da
radyodaki bir fragmandan da gelebilir.
Pekâla
defterimizden ilginç bir fikir seçtik. Yazmaya koyulduk.
Karakterimizi nasıl inandırıcı kılacağız?
Kısa öykü
yazarı için en önemli görev, öykünün merkezine koyacağı
karakteri doğru seçmektir. Romanın aksine, kısa öykü,
genellikle meselesi giderek daha ilginç bir hâl alan tek bir insan
etrafında döner. Okur, bu insanı tanımalı ve ona ilgi
göstermelidir. Kısa öyküler, eksantrik karakterler için iyi bir
yuvadır. Orada çoğunlukla iyi karşılanır. Kısa öyküde
diyalog elzemdir. Karakterler, kendilerini konuşmalarıyla ortaya
koyar. Böylece, karakterleri kendi ağızlarından dinleyen okur da
onları çok daha iyi hisseder.
Geldik
inandırıcı bir arka plan inşa etmeye. Bu konudaki tavsiyeleriniz
nelerdir?
Öykünüzün
geçtiği yer gerçeğe uygun olmalı, kahramanlarınız rollerini
böyle bir arka planda oynamalıdır. Kısa öykü yazarının
görevi, okuru bu kurmaca dünyaya götürmek ve ona hemen inanmasını
sağlamaktır. İyi bildiğiniz yerleri kullanmak, inandırıcılık
sağlamanızı kolaylaştırır. Tüm duyuları hesaba katmayı
unutmayın. Görüntü kadar koku ve ses de önemlidir. Buna tat alma
ve dokunma duyularını harekete geçirmek de dahildir.
Şu anda
elimizde bir kısa öykü konusu, inandırıcı bir kahraman ve arka
plan var. Ancak hikâyemizi nasıl ilerleteceğiz? Nasıl yazarsak
okurun ilgisini çekebiliriz?
İyi kotarılmış bir kısa öyküde
konuya hızlı bir giriş yapılır. Ana karakteri devreye hemen
sokmalısınız. Okurun merakını ilk sayfada uyandırmanız
gerekir. İdeali bunu ilk paragrafta başarmaktır. Mutluluğu
yazmanın bir cazibesi yoktur. Kısa öykü yazarken, karakterlerin
ilk andan itibaren sorunlarla yüz yüze olmasına özen gösterin.
Zorluklar, düşmanlar ve çatışmalarla kuşatılmış olmalıdır.
Öykünüz
inandırıcı, ama tahmin edilemez olmalıdır. Güçlü ve ayartıcı
bir girişle yakaladığınız okurun elinizden kaçmasına izin
vermemelisiniz. Bütün mesele gerilimi attırmaktır. Okura bir
sonraki adımı merak ettirmek. Olay örgüsü iyi tasarlanmış bir
öyküde, gerilim ilk dramatik sahneden itibaren inşa edilir. Her
olay bir sonrakini merak ettirmelidir. Her paragraf, her satır
öyküyü ilerletmeye hizmet etmelidir. Bunu yapmıyorsa,
sözcükleriniz kulağa ne kadar hoş gelirse gelsin görevini yerine
getirememiş demektir.
Finali
yazarken düşebileceğimiz tuzaklar nelerdir? Öyküyü nasıl
bitirmekten kaçınmalıyız?
Öykünün
sonunda karakterlerin başına gelen her şeyi anlatmak gibi bir
tuzağa düşmeyin. Karakterleri nasıl bir geleceğin beklediğine
bırakın okurunuz kafa yorsun ve bunu merak etsin.
Öykünüzü
beklenmedik bir dramatik olayla bitirmenizi de önermem. Yapmacık
durabilir ve son derece ustaca yapılmadığı sürece, yalnızca
okuru kızdırmaya hizmet eder. Öykünüz, okura bir çeşit
duygusal boşalma sağlayacak şekilde bitmelidir. Ancak bunu ölümle
yapmaktan kaçının. Öykünün kahramanını, okurun sevip yakınlık
kurduğu karakteri öldürürseniz, biraz da okuru öldürmüş
olursunuz. Genel kural olarak, kısa öyküde biri ölecekse bu
finalden ziyade başlangıç bölümünde olmalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder