Yılankale Mezopotamya kültürünün ortak motifi Şahmeran'ın hikâyesini anlatan bir çocuk kitabı.
Yazarı Miyase Sertbarut, Tarsus varyantı üzerinden dillendirmiş efsaneyi. Kitabı okumayı bitirdiğinizde bir de bakıyorsunuz Şahmeran efsanesini, yöre halkının Şahmeran'ın yaşadığına dair inançlarını, efsanenin yaslandığı felsefeyi öğrenivermişsiniz.
Şahmeran, hiç yaşlanmayan, ölünce ruhunun kızına geçtiğine inanılan yarısı yılan, yarısı insan bir varlıktır, yılanların Şahıdır.
Bir ihanet sonucu kendisini yerin yedi kat altında, Şahmeran'ın sarayında bulan Camsap yıllarca onlarla birlikte yaşar. Benzerlerinin yanına dönme isteğini daha fazla bastıramayınca yalvarır yakarır, Şahmeran'a. Evine döndüğünde Şahmeran'ın yeri hakkında tek kelime etmeyeceğine dair söz verir. Ancak bir kez ihanetle çizilmiştir yolu, istemese de Şahmeran'ı ele verir. Efsanenin sonunda Şahmeran yaptığı iyiliğe karşın ölür. Bu son, belli ki içine sinmez Miyase Sertbarut'un. Hiçbir varyantta olmayan bir ilaveyle çözüm yolunu bulur. Şahmeran, ölümünden önce bir yumurta bırakır ve Şahmeran'ın ruhunu taşıyan, yumurtadan çıkan kızı, yılanların yeni şahı olur. Bu defa daha temkinlidir Şahmeran, insanlarla yeniden karşılaşmamaya yeminli. Tarsus kenti yılanlar tarafından istila edilmediğine, insanlar hâlâ oralarda çiftçilik, hayvancılık yapabildiğine göre yılanların öfkesini kontrol eden bir Şahmeran yaşıyordur belki de, kim bilir...
50 kelimeyle bize kim olduğunuzu anlatabilir misiniz?
İşte bu 50 kelimeyi bulamadığım için yazmaya devam eden
biriyim. Kendini yazarak arayan, bulduğunu sandığı şeyin bir süre sonra kendisi
olmadığını anlayan, sözcüklere âşık, onlarla oynamayı seven, hayal ile gerçeği
harmanlayan, hangisinin gerçek hangisinin hayal olduğunu çoğu zaman karıştıran
biriyim. Daha somut şeyler isterseniz Çukurova'da doğmuş, ama çoğu zaman bozkır
iklimlerinde bulunmuş 52 yaşında bir
kadınım.
Tuna'nın Büyülü Gemisi ve Kırmızı Kartal adlı iki uzun öyküden oluşan dosyanızla 2003 Tudem Edebiyat Ödülleri Öykü birinciliğini kazandınız ve bu öyküler iki ayrı kitap halinde yayımlandı. Yazmaya başladığınız ilk andan, kazandığınız ödül ve dosyanızın kitaplaştırılmasına uzanan süreçte yazı öğretmenleriniz (size ilham veren metinler, yazarlar, yazı konusunda iyi tavsiyede bulunan dostlar) kim oldu?
Öncelikle Orhan Kemal'in romanları. Onun kısa cümleleri,
yalın akan anlatımı, diyaloglarının inandırıcılığı. Sonra Mehmet Seyda. Onun da
insanın iç dünyasında gezinmesi, ruhsal çözümlemeler yapması, karakterlerini
derinlemesine işlemesi, kimi zaman onlarla dalga geçmesi beni hep etkiledi.
Bazen kötü metinler de yol gösterdi, "Ben böyle yazmamalıyım,"
dedirtti. Yani çocukluğumda ilk etkisinde kaldığım masal olan "Sihirli
Fasulyeler" den son zamanlarda beğeniyle okuduğum Cemil Kavukçu'nun
Tasmalı Güvercin'ine kadar tüm metinlerden farkında olmadan öğrendiğim çok şey
var ve bu devam edecek.
Yılankale, Tudem Yayınları'ndan çıkan 12. kitabınız. Konusunu Mezopotamya halklarının ortak motifi Şahmeran'ın hikâyesinden alıyor. Şahmeran, Anadolu'da özellikle Mardin ve Tarsus yöresinde halk tarafından benimsenen, anlatılan, uğur ve bereket getirmesi için evlere resmi asılan sözlü halk kültürüne ait önemli bir motif. Şahmeran'ı bir çocuk kitabı kahramanı yapma fikri nasıl ortaya çıktı?
Şahmeran efsanesini çocukken ilk dinlediğimde "İnsan denen varlık
ne kadar vefasızmış, iyilik bilmezmiş" diye düşünmüştüm. Onun öldürülmüş
olması hep sızlatır içimi. Yeniden doğmalıydı, daha akıllı, daha dikkatli olmalıydı. Yılankale romanı bu hayalimi
gerçekleştirmek için bir fırsat sundu bana. Efsaneyi yeni baştan yazamazdım,
halkların hafızasında yer eden hikâyeyi değiştiremezdim ama neden kendisi gibi
birini emanet etmemiş olsun bu topraklara? Bu fikirle insanların var olduğunu
bilmedikleri o yılan yumurtasının Yılankale'nin derinliklerinde olduğunu hayal
ettim. Günü geldi ve yumurta çatladı, içinden çıkan Şahmeran'ı kızıydı, annesinin bıraktığı yerden yaşamaya devam etti. Hem içimdeki sızıya bir teselli, hem çocukluğumun Şahmeran'ına bir vefa sunmak istedim belki.
Şahmeran'ın hikâyesini anlatırken Tarsus varyantını tercih etmiş, mekân olarak da Yılankale'yi seçmişsiniz. Bunun özel bir sebebi var mı?
Yılankale gerçek bir kale olarak benim doğduğum yerde,
Ceyhan'da hükmünü sürmeye devam ediyor. Taşlar uzun ömürlü, efsaneler de öyle.
Aralarında böyle bir benzerlik olsa da büyük bir de fark var. Taşları görür ve
dokunabilirsin, ama efsane ağızdan ağıza, kulaktan kulağa biçim, renk, motif
değiştirir. Efsanenin esnekliği ve taşınabilirliği ile kalenin hantallığı ve
sabitliği ilginç göründü gözüme. Yörede Yılankale'ye Şahmeran kalesi diyenler
de var. Bu kaleye iki üç kez çıktım. Belki ben de iz aradım, efsanenin izini...
Bulamadım, gerçek bir yılanla bile karşılaşmadım orada. Gerçekte bulamadığım
şeylerle yazarken karşılaşmak hoşuma gidiyor, çünkü yazdıklarımı başka bir
düzlemde yaşıyormuş hissine kapılıyorum. Romandaki çocuklar benim bulamadığımı böylece
buldular, Şahmeran'ın uzun siyah saçından bir tel. Yani çocuklarla birlikte hem
o kalede gerçek adımlarla yeniden dolaşmış gibi oldum, hem de aradığımı buldum.
Çocuklar ve yetişkinler neden Yılankale'yi okumalı?
İnsanların okuma gerekçeleri o kadar farklı ki, hem bunu
yazar olarak ben söylememeliyim. Bazen kapak hoşuna gider okuyucunun, bazen
kitabın adı, bazen "şu sıralar okuyacak bir şey yok elimde" diye bile
okunabilir bir kitap. Yılankale en çok beklenmedik sonu için okunmalı belki de.
Son olarak okur Miyase Sertbarut'u tanıyabilir miyiz? Kimleri okumayı sever? Teşekkür ederim.
Çok karışık bir okuma düzenim var. Daha doğrusu düzensiz ve
plansız okurum. Hani Yılankale'de Sahaf Sami var ya, işte onun gibi ben de
bazen kitap avcılığı yapar bitpazarlarında kitap yığınlarını karıştırırım.
Oralarda eski, yeni, çok satan ya da keşfedilmemiş kitaplar vardır. İşte o
yığınların başında kitap keşfetmeyi severim. Pek çok sevdiğim yazar var. Latife
Tekin, Cemil Kavukçu, Hasan Ali Toptaş, Emrah Serbes, Hakan Günday, Şebnem
İşigüzel, Johne Boyne, Neil Gaiman ve daha pek çok...
Söyleşi için ben de teşekkür ederim. Yılankale'de bir daha dolaşmamı
sağladınız; kim bilir o hüzünlü Şahmeran da sevinmiş olabilir yeniden kendinden
bahsedilmesine.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder