Yazarların yazma alışkanlıkları, okurun ilgisini çeken bir konu.
Sevdiğim, sevmediğim, okuduğum, okumadığım tüm yazarların söyleşilerinde
yazım, üretim aşamasına dair söylediklerini iştahla, ilgiyle okuyorum.
Kurmacabiyografiler, web günlüğüm olduğuna göre, yeri geldikçe buraya da
not düşebilirim. İşte beşincisi: Edip Cansever
Yeni bir şiire başlıyorsam eğer, kafamda mutlaka sözcüklere dönüşmemiş bir söz akımı vardır. (Yokuştan çıkan bir kamyonun ağır temposu da olabilir bu, yüz metre koşan bir atletin hızlı temposu da). İlk birkaç dizeyi yazdıktan sonra, onları, içimde bulunduğum ruh haline yakınlaştırarak istediğim sesi ve kıvamı elde etmeye çalışırım. Çünkü ilk dizeler her zaman yabancıdır bana. Sanki dizeler benimle değil de ben dizelerle uyuşmak onları uysallaştırıp evcilleştirmek zorundayımdır.
Alıntı, Portreler belgeselinden
https://www.youtube.com/watch?v=6wyEvfvG3Fw
Yeni bir şiire başlıyorsam eğer, kafamda mutlaka sözcüklere dönüşmemiş bir söz akımı vardır. (Yokuştan çıkan bir kamyonun ağır temposu da olabilir bu, yüz metre koşan bir atletin hızlı temposu da). İlk birkaç dizeyi yazdıktan sonra, onları, içimde bulunduğum ruh haline yakınlaştırarak istediğim sesi ve kıvamı elde etmeye çalışırım. Çünkü ilk dizeler her zaman yabancıdır bana. Sanki dizeler benimle değil de ben dizelerle uyuşmak onları uysallaştırıp evcilleştirmek zorundayımdır.
Alıntı, Portreler belgeselinden
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder