Ne zaman karanlık olsa, bir ateş yansa, gençler etrafında toplansa, korku hikâyeleri
saklandığı yerden çıkar ve anlatılır. Üç harfliler, iyi saatte olsunlar diyerek
adını anmaktan kaçındığımız cinler, periler, şeytanlar... Tedbirsiz yolcuları
gafil avlamak için ormanlardaki kuytu alanları, dağ başlarının ıssızlığını,
gecenin karanlığını, tenha ve tekinsiz yerleri mesken tutan masalların korkunç
yüzleri...
Tüm korkularımıza rağmen, anlatmaya ve dinlemeye devam ederiz. İyi ki de
ederiz çünkü tüm bu masallar, destanlar ve efsaneler bize onların neye
benzediğini, neler yapabileceklerini ve onlarla karşılaştığımız takdirde nasıl
başa çıkabileceğimizi anlatan birer reçetedir. Sözlü anlatı geleneğimizde büyük
yer tutan korkunun mitleri yazılı edebiyatımızda ne yazık ki kendine çok az yer
bulabilmiştir. Mehmet Fırat Pürselim Rodinya Kitap tarafından yayımlanan yeni
kitabı Kumsalda korku hikâyeleri
ile türe önemli katkı sağlıyor.
Kitabın başında hikâyenin asıl kahramanı ve anlatıcısı Tufan ile
tanışıyoruz. Yaz tatili. Sıkıcı İstanbul günlerinin ardından ıssız bir kumsalın ortasında kiralanan yazlık. El ele, diz dize
anne ve baba. Tatilde canı daha da çok sıkılan, İstanbul'a dönmek için gün sayan Tufan bir
gece kumsalda yürürken uzaktan yanan ateşi görür. Ateşin başında dört genç vardır. Gel
otur diyerek ona yer açarlar. Tufan yanındaki güzel kızın gülümsemesinden
etkilenir ve korku hikâyelerinin anlatıldığı çemberde yerini alır.
Mehmet Fırat Pürselim, hem ateş başındaki
bu beş gencin hikâyelerini anlatıyor bize, hem de onların birbirlerine
anlattığı Türk ve İslam dünyasına ait kimi çok kısa ve gerçeküstü korkunun
mitlerini. Sözlü geleneğin mirası bu mitleri, uzun tasvirlere yer vermeyen, daima şahitlikle açılan yapıları ve olay odaklı kısa anlatılar olmaları sebebiyle daha çok efsane olarak nitelendirebiliriz. Efsaneler ve kahramanların gerçek hikâyeleri arasındaki geçişler son derece başarılı. Yazar, okurun kafasını karıştırmadan, akışı bozmadan bu geçişleri sağlayabilmek için 1001 Gece Masalları’ndan aşina olduğumuz çerçeve öyküler
tekniğini kullanıyor. Kitabın kahramanlarından biri ve anlatıcı olan Tufan, arkadaşlarının
hikâyelerini bize aktarırken öyküler arasında da köprü vazifesi görüyor.
Her öykü bitiminde, bizi elimizden tutuyor ve başlangıç noktasına yani ateşin
başına getiriyor. Bu sayede biraz soluklanıyor, ardı sıra korku öğelerine maruz
kalmaktan korunuyoruz. Hatta gençlerin kendi aralarında yaptıkları şakalaşmalara gülüp
rahatlıyoruz. Anlatı baştan sona bu dengeli tavrını sürdürüyor.
Yazar yalnızca sözlü gelenekten beslenen hikâyeler anlatmıyor. Bununla beraber TEOG,
üniversite sınavları arasında boğulmuş, bunalmış, yaşamın amacının iyi eğitim, başarılı işler edinmek ve bol para kazanmaktan ibaret olduğunu düşünen gençlere bazı temel sorular sormayı ve onları düşündürmeyi de ihmal etmiyor.
Salt başarıya odanmakla yetinebilir miyiz? Yaşamımızın amacı, yolun sonuna ve en uzağına herkesten önce varmak mıdır? Kendi değerlerimize sahip çıkmadan popüler olanı takip ederek mutlu olabilir miyiz?
Cevaplar bizi bekliyor.
Salt başarıya odanmakla yetinebilir miyiz? Yaşamımızın amacı, yolun sonuna ve en uzağına herkesten önce varmak mıdır? Kendi değerlerimize sahip çıkmadan popüler olanı takip ederek mutlu olabilir miyiz?
Cevaplar bizi bekliyor.
Kumsalda korku hikâyeleri
Mehmet Fırat Pürselim
Resimleyen Ayşe Akaltun
Rodinya Kitap
+16
*Bu yazı 2 Şubat 2017 tarihinde Kitapeki'nde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder