17 Aralık 2017 Pazar

İrem Uzunhasanoğlu ile Çeviri ve Çevirmenlik Üzerine Söyleşi

Tim Parks "Çevirmenler Niçin Biraz Takdiri Hak Ediyor" (The Observor 25 Nisan 2010 - Çeviri: Yiğit Yavuz) adlı makalesini "Her neslin, kendi çevirmenlerine ihtiyacı vardır. Güzel bir edebiyat eserinin asla güncellenmesi gerekmez; oysa bir çeviri, ne denli harika olsa da zamanla toz tutar. Pope’un Homeros’unu okurken, Homeros’tan ziyade Pope’u duyarız. Constance Garnett’ın Tolstoy’unu okurken, 19. yüzyıl sonları İngiltere’sinin sesini duyarız. Büyük eserleri yeniden ele alıp, onları kendi dilimize uydurmamız icap eder. Bunun için taze zihinlere, taze seslere ihtiyaç duyuyoruz. Her yıl birkaç dakikalığına, çevirmenlerin önemli olduğunu gerçekten kabul etmemiz, en iyi çeviriyi okuduğumuzdan emin olmamız gerekiyor," sözleriyle bitiriyor. 
Gelin Parks'ı dinleyelim. Birkaç dakikalığına çevirmenlerin önemli olduğunu kabul edelim, yazar ve yayınevi seçimi kadar çevirmen seçimine dikkat etmek gereğini akılda tutalım ve çevirmenlere kulak verelim.  




Çeviriye nasıl başladınız? Hangi kaynak dil veya dillerden çeviri yapıyorsunuz?

Çeviriye merak sarmam çok küçük yaşlara kadar iniyor. Ortaokulda okurken bir öğretmenimin kitabı için çeviri yapmıştım, sonra lisede çeviri dersimiz vardı, Shakespeare’in Frost’un şiirlerini, sevdiğim şarkıların sözlerini sadece zevk için çevirdim. Sonra Üniversite yıllarında çeviri teknikleri dersi alırken öğrendim ki bu aslında kültürlerarası köprüler kuran çok önemli bir meslek. Çalıştığım iş yerlerinde de onların çevirilerini yapmaya devam ettim. Farklı meslekler yapsam da çeviri her zaman hayatımdaydı. Ben sadece İngilizce’den çeviri yapıyorum. 

Sizce çevirmen kimdir? İyi bir çevirmenin taşıması gereken özellikler nedir?

Ben salt çevirmen değilim, aslında kendimi eğitimci ve romancı olarak tanımlamayı daha çok seviyorum. Çok iyi çevirmenlerimiz var, kendilerini bu işe adamışlar, benimki sadece sahip olduğum dilin edebiyatını o dile sahip olmayanlarla paylaşmak. O yüzden çok ahkam kesmek istemiyorum ama deneyimlerimden yola çıkarak gördüğüm şu ki çevirmenin sadece dile hakim olması yetmiyor,  kültüre de hakim olmalı, kültürün dokusunda sözcük öbeklerinin, deyimlerin dile nasıl girdiği, yaşam alanlarında ne anlamda kullanıldığı gibi detaylar bilecek. Kendim Holst’tan çeviri yaparken bir çok kez şunu fark ettim: eğer ben fakültede Amerikan Edebiyatı Okumasaydım ya da New York’ta kalmış olmasaydım bunu anlamazdım. Yazar dilini kültürüyle yoğurduğu için çevirmen çevirdiği dilin tüm edebiyat geleneğine ve kültürüne de hakim olmalı.

Bir çevirmen olarak ritüel diyebileceğimiz belirli alışkanlıklarınız, elimden asla düşürmem dediğiniz araç, gereç, başvurduğunuz kaynaklarınız var mı? 

Kahve ve sözlük ... Bence sadece bunlar ... 
Tabii bir de bel ve boyun tutulmalarına karşın krem :)


Çeviri yaparken nelere dikkat edersiniz?

Kelime seçimlerine, cümle yapılarına, hedef dilde aynı anlamı sağlayıp sağlayamadığıma. Aynı cümleyi defalarca okur defalarca kontrol ederim.

Türkçeye henüz çevrilmemiş hangi kitabı dilimize kazandırmak isterdiniz? 

Yabancı Edebiyatla çok haşır neşir olduğum için ara sıra keşifler yapıp yayıncı arkadaşlarıma paslıyorum. Ama illa şunu çevirsem diyebileceğim özel bir ideal kitabım yok. Bana gelen tekliflerde titizlendiğim doğru ama :) 

Klasiklerin çevrilmesi konusunda yayınevleri ve çevirmenlerin üzerine düşen sorumluluklar nedir? 
Bence çevirmen öncelikle kendinden önce kimler bunu çevirmiş ona dikkat etmeli. Bana gelen bir klasik roman teklifini sırf benden önce Mina Urgan çevirmiş geri çevirdim mesela. Dili daha iyidir diye değil, belki de daha kötüdür ama netice Mina Urgan İngiliz Edebiyatı’nın üstadıdır ve onun ismi üzerine çeviri yapmak okura saygısızlık olacak gibi geldi.
Tabii bu sadece benim naçizane görüşüm. Yayınevleri ne yazık ki üniversitelerde okuyan, yaşı hayli küçük öğrencilere sırf az para vererek çeviri yaptırsınlar diye teklif götürüyorlar. Çok cüzi paralara, dev eserler ya yüzlerce yanlışla ya da önceki çevirilerden intihalle basılıyor. Yiğit Yavuz, örneğin, tek tek ipliğini pazara çıkardı intihal yapanların. Otantik çeviri yapmak yerine oturup önceki eserlerden çalıp kendileri yazmış gibi koymuşlar. Büyük haksızlık, asla kabul edilemez. 
İşte yayınevinin ve editörün görevi bunu yakalamak olmalı, çeviriyi ucuza kapatmak değil. 
Buna büyük yayınevleri de dahil - ama en çok butik yayıncılar dikkat etmeli. 

Okur, seçim yaparken nelere dikkat etmelidir?

Ben yayınevi ve çevirmenin ismine bakarım. Bu bilinç okurda da oturmaya başladı, artık yazar kadar çevirmen de tercih ediyor bilinçli okurumuz. İş Kültür serisinden pek şaşmıyorum klasiklerde. 
Bazen orjinalini okuduğum bir romanı sırf çevirmeni beğendiğim için aldığım bile oluyor. 

Yaptığınız çeviriler sizde kurmaca metinler yazma isteği uyandırıyor mu?

Benim asıl işim zaten kurmaca metinler yazmak :) Acaba onlar bende çeviri yapma isteği uyandırıyor mu? Kesinlikle evet. 

Şu anda hangi kitap üzerinde çalışıyorsunuz? Okurla ne zaman buluşacak? 

Şu an elimde Spencer Holst’un bir uzun hikâyesi var, henüz çevirmeye başlamadım, çünkü ben de, editörüm de yoğun doktora derslerinden muzdaribiz... 2018 yılı yayın programı içerisinde yayımlanacak. Onun dışında şimdilik beklettiğim iki metin daha var. 
Zamanla onlara da başlayacağım. 
Teşekkür ederim.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder