24 Nisan 2021 Cumartesi

Kuşların Fısıldadığı

Çanakkale nüfusa göre vaka artışı konusunda peş peşe rekor kırarken üzerimdeki duygusal baskı da giderek artıyor. Geçen baharı düşünüyorum. Doğa içinde geçirdiğimiz zamanları, deniz sezonunu erkenden açışımızı, karavanımınızın önünde maskesiz, sere serpe günlerimizi... Her şeyin bir nostaljisi, daha iyi zamanları var, pandeminin bile. 

Geçen bahar yuvadan düşen bir mavibaştankarayı yaşatmaya çalıştık iki gün boyunca. Proteinden zengin sık besleme işi kolay değildi. Başaramayacağımız söylenmişti ama denedik. Sinek kuşlarını tanıdık Çanakkale- Gülpınar arası gide gele. Hatırlamanın da kendine ait bir yolculuğu, bir tetikleyicisi var elbette. 

Öykü yazmaya yoğunlaştığım bu günlerde aylak okurluk hakkımı bir kenara bıraktım. Bir öykü kitabını baştan sona nadiren bitiriyorum. Daha çok bir öyküyü mercek altına alıyor, yazmaya verilen emeği okumaya vermeye çalışarak bana fısıldanan ipuçlarını görmeye, öğrenmeye, uygulamaya çalışıyorum. Çarşamba öğleden sonra çıktığımız 2,5 günlük kısa tatil diş ağrısıyla sabote olsa da, ağrı kesicinin işe yaradığı anlarda, aylak okurluk hakkı için, düşünmeden bir metnin içinde sürüklenmek için yanıma aldığım Kuş Evi'ne başladım, bir miktar da okudum. İki farklı zaman diliminde ilerleyen roman, bir kadının 1910'lu yıllarda kendine dayatılanlara karşı koyup kendiliğini keşfini anlatıyor. İkinci zaman diliminde ise bu çabanın sonucunda kurulan hayattan sesleniyor yazar bize; çok sevilen kuşları gözlemlemek üzere tanzim edilen evin içinde yazılan kuşlarla ilgili raporları okutuyor. Belki de pandeminin nostaljisini, sinek kuşlarını, kırlangıçları, si-si-si-siii diye öten mavibaştankaraları hatırlamam bu yüzdendir. 

Yeniden baharın geldiği bugünlerde, umarım yeterince sık kırlara gidebiliyor, doğanın uyanışını, kuş cıvıltılarını dinleyebiliyor, yolunuzu kesen bir karahindibayla umudunuzu yükseltiyorsunuzdur. 





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder