Ay sonu geldi çattı. Sıcaklar, sorumluluklar buraya yazmaya zaman bulamadım bir türlü.
Bu sabah Erken Çocukluk Döneminde Montessori Yaklaşımı telafi sınavına girdim. Neyime güveniyorsam bütünlemede de çalışamamıştım. Bir türlü odaklanamamıştım. Yine hakkını vererek çalıştım diyemem ama on ünitenin her birinin konu anlatım videosunu izledim. PDFde çok daha ayrıntılı bilgi vardı. Onları yine açmadım. Ünite sonu testlerini çözdüm ve girdim. Günün kalanını ders çalışmam gerek modunda geçirmemek için hazırlansam da hazırlanmasam da günün erken saatlerinde girmeyi tercih ettim hep. Dört dersin biri böyle ayağıma dolandı. Oysa en ilgimi çeken konu başlıklarından biriydi. Kızımı büyütürken Montessori etkinliklerini takip eder, oradan ilhamla evde kimi oyunlar geliştirirdim. Bu bölümü o yıllarda okumak daha yararlı olurdu belki de. İşime yaramasını umduğum çocuk edebiyatına nasıl bir katkı sağlayacak hiç emin değilim. Bu pdf öğrenciliği pek hoşuma gitmedi. İki yıllığı tercih ettiğim ve sanırım artık mezun olacağım için memnunum. Sabahki sınav final ve bütünlemeye göre iyi geçti diye düşünüyorum. Umarım bir tür kendini bilmezlik değildir.
Öğle saatlerinde eski okul arkadaşlarımla buluşup karşıya geçeceğiz, denize. İnsanın ortaokulu, lisieyi okuduğu kente dönmesi biraz böyle bir şey. Tatillerde, bayramlarda aile ziyaretine gelenlerle buluşma imkanı tanıyor. Hoş ben çoğunlukla bayramda tatile çıkmayı tercih ediyorum. Bilirsin işte hazır muayenehane kapalıyken tatilimi aradan çıkarayım kafası. Bu ara epeyce masraf yaptım işe. Yeni cihazlar, mobilyalar... Bayram harici bir yere gitmem diye düşünüyordum ama şeytan dürttü. Yıllar önce Polonya'ya yerleşen bir arkadaşımı ve ailesini ziyarete karar verdim. Ani bir kararla. Çok düşünmek, eylemi erteliyor ne de olsa. Kızımla baş başa, dokuz günlük bir tatil olacak. Bolca araç değiştireceğiz. Prag'ta başlayacak gezimiz. İki gün Prag'ta bir başka arkadaşımın yanında konakladıktan sonra, otobüsle Wroclaw'a geçeceğiz. Arkadaşlarımla beş günün ardından Varşova'ya gideceğiz. Orada Etgar Keret evini görmeyi istiyorum. Bu evi duymuş muydun? Varşova'da iki bina arasındaki çok dar bir alana inşa edilmiş bir ev. Etgar Keret adına çünkü ebeveynleri Varşova'dan kaçarak İsrail'e yerleşmiş. Evet, o da, ikinci kuşak dediğimiz Holokost'un hemen ardından doğan kuşak. Bu ismin verilme sebebi, ebeveynlerinin yaşadığı ağır travma nedeniyle doğan çocukların kendilerini bir çok haktan, kimi duygularını ebeveynlerinden saklamak durumunda hissetmesi, onların da farklı türden bedeller ödemesi. Etgar Keret, buradan yazarak, yazarken mizaha sığınarak çıkmış. Bakınız Domuzu Kırmak kitabının önsözündeki "Neden Yazıyorum?" yazısı. İkinci kuşak demişken... Bak bu isimde nefis bir çizgi roman var, okumadıysan tavsiye ederim. İkinci Kuşak Babama Söylemediklerim Michel Kichka. Sana bu konuda daha uzun yazmak isterdim ama şimdi hazırlanıp denize gitmem gerek.
Bu yazı da sana küçük, kısa bir merhaba olsun, temmuzun son pazarından. İyi pazarlar...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder