Kurmacabiyografiler neredeyse on yaşında. O günden bugüne ilgimi çeken ne varsa, o aralar gündemimde ne bulunuyorsa onun hakkında yazdım. Okuduğum kitaplar, izlediğim filmler, dinlediğim söyleşiler, katıldığım etkinlikler hakkında yazdım, yazı temrinleri yaptım, daha şefkatli bir anne olmak için şiddetsiz iletişimi araç olarak kullanmaya çalıştığım dönemlerde takip ettiğim bültenlerden haftalık ebeveynlik ipuçlarını derledim, onlara dair düşüncelerimi, uygulamalarımı, beceriksizliklerimi, anlık başarılarımı kaydettim. Yazarların nasıl yazar olduklarına dair metinlere yer verdim. Yayımlanan yazılarımı arşivledim. Öykü nüveleri çıkardım. Sonuç olarak her ne yazarsam yazayım içinden ben'i çıkarıp atmam mümkün değildi. Kendimle arama mesafe koyduğum edebiyat yazılarında bile benim filtremden geçen, benim görüşlerimi, duyarlılıklarımı yansıtan içerikler oldu. Özne olarak kendimi gizlesem bile seçtiğim nesnelerle bir sergi küratörü gibi bloğumu derlerken kendimi ortaya koydum. Bir ben geçiyor bu dünyadan, dur, dinle, gör, anla, hisset der gibi.
Çünkü blog özünde bir günlük ve her günlük gibi bir öznesi var. Öyle kitapların arasına saklanan bir günlük olmadığı için yazan kişi sansür uygulayabilir elbette ya da yazarken gerçeği yeniden kurgulayabilir. Hatırlamak başlı başına bir kurgulama işi değil mi zaten?
Dün başından bir şey geçti örneğin. Yanında ailenden birileri var ya da arkadaşların. Aynı olaylara, aynı zaman diliminde maruz kaldın ve biri geldi yanına kamerayı açtı ve anlat, dedi. Başladın anlatmaya. Anlatmaya neresinden başladın? Hangi ayrıntılarla anlattın? Bu seçimlerin her biri artık bir anıya dönmüş olayın anlatısını değiştirir. Biliriz. O yüzden intihal meseleleri karışıktır bir yönüyle. Edebiyata konu olan meselelerin son kullanım tarihi ve bir sahibi yoktur, kullanılan tekniklerin de...
Yıllar önce bir blog arkadaşım, bir arkadaşının eşi için bana yayımlanma üzerine kimi sorular sormuştu. Yolladığı dosyanın yayınevi tarafından çalınması, bir başka isimle kullanılması olasılığından korkuyordu. Çünkü eşinin bir arkadaşı eşinin öyküsüne benzer bir öykü yazmıştı. Buradaki aynılık anlatıcının aynılığından ve konunun kadın erkek ilişkisiyle ilgili olması gibi çok genel bir şeydi, hafızam beni yanıltmıyorsa. Bu kaygı da sanırım çok insani ve hepimizi yokluyor. Özellikle de yola yeni çıktığın zamanlarda. Ama bu kuşku bir yanıyla seni ameliyat edecek doktorun organlarını çalabileceğinden şüphelenmek gibi bir şey. Çok mu tuhaf geldi. Teşbihte hata olmaz derler.
Kurmacabiyografiler neredeyse on yaşında. Artık pek de güncellemediğim bölümler var. Örneğin "Nasıl Yazar/Şair Oldum?", örneğin masallar üzerine düşünceler, söyleşiler, örneğim Şefkatli Ebeveyn Günlükleri, örneğin kitap incelemeleri...
Senden bir ricam var. Aşağıdaki soruların dilersen tamamına, dilersen bir kısmına yorumlarda veya özelden cevap verebilir misin?
Beni ve Kurmacabiyografiler'i nasıl keşfettin?
Beni ilk kez hangi içeriklerle tanıdın?
En çok neleri okumayı sevdin?
En çok hangi tür yazılarımı özlüyorsun?
Bu devirde blog mu kaldı kardeşim! Beni neden okuyorsun?
Geri bildirimlerin benim için kıymetli çünkü yazmaya olmasa bile yayımlatmaya dair hevesimin, inancımın kaçtığı bir dönemdeyim. Yayımlanmanın yazmanın küçük bir parçası olduğunu kalbimle hatırlamaya, asıl olanın oyunda kalmak yani yazmak olduğunu tüm benliğimle hatırlamaya ihtiyacım var. Bu sabah yağmur var Çanakkale'de. Güz mevsimi başladı. Güz benim için ev içlerine girmenin, okumanın, yazmanın, yeni eğitimlerin, evde sinema keyfi çatmanın mevsimi. Bu iklimi yeniden yeşertmek, üretmek için bana yanıtlarınla yardım eder misin? İlgin ve nezaketin için şimdiden teşekkür ediyorum.
Pek çok blog arkadaşım gibi sizi de nasıl keşfettim hiç hatırlamıyorum. Ya birinin izleme listesinde görüp bakmışımdır-ki isim çok ilgi çekici-ya siz beni takibe almışınızdır, ben size misafir olmuşumdur, hasılı gerçekten hatırlamıyorum. Genel olarak vaktim varsa tüm bloglara bakıyorum, sadece Challenge olayı pek ilgilendirmiyor, onları okumuyorum artık. Onun dışında ne yazıldıysa okuyorum. Bu devirde blog mu kaldı kardeşim lafına hiç katılmıyorum, gösterişçi Instagram, özlü sözcü Facebook ve yalan yanlış çemkirmeli Twitter'le kıyaslayınca çok daha samimi geliyor buralar. İnanın burada tanıyıp da yüzyüze görüştüğüm pek çok arkadaşım hiç yanıltmadı beni, çoğu gerçek anlamda dostum oldu. O yüzden yazmaya devam, blogspot bizi işten atana kadar :))))
YanıtlaSilÇok sevgiler...
Geri bildirim için teşekkür ederim. Evet, o ilk adım neydi anımsamak güç gerçekten. Ben sizi okuyup paylaştığınız kitaplarla fark etmiştim. Öyle kendiliğinden olmadı. Çağdaş yazarlardan bir ya da birkaçı sayesinde oldu diye hatırlıyorum. Kitap okuma hızınıza, kitapların çeşitliliğine her zaman imreniyorum. Onu da belirtmiş olayım. Sosyal medya etiketleri çok yerinde :) Twitter'ı yıllar önce kapattım. Facebook'u sıklıkla donduruyorum. Açmam gerektiği zamanlarda parmak ucunda yürüyorum. Yazı yoluyla tanışmanın kıymetine ve sahiciliğine ben de inanıyorum. Rol kesilemeyecek bir mecra en nihayetinde. Temenni ise şahane! Yazalım, yaşatalım o zaman bloglarımızı. Sevgilerimle.
SilMerhaba Tuğba. Özelden mi yazsam dedim ama olmadı sen okuyunca silersin :)
YanıtlaSilBen seni nasıl keşfettiğimi hatırlayamıyorum, genelde keşfettiğim blogları diğer blogger'lara bıraktıkları yorumu sevdiğimde, isimlerine tıklayarak keşfediyorum ya da sevdiğim bloggerların "takip ettiklerim" listesine tıkladığımda. Sanırım bu şekilde oldu.
Senin son 4-5 yazını arka arkaya okuyunca, ki yeni keşfettiğim tüm bloglara yaptığım bir şeydir bu, yazı tonun bana çok sıcak ama aynı zamanda uzman işi gibi geldi, kullandığın kelimelerin çeşitliliği, yazılardaki anlam bütünlüğü, kurgulamadaki düzen çok hoşuma gitti ve senin iyi bir okur ve büyük olasılıkla bir yazar olduğunu hissettim. Zaten yavaş yavaş diğer yazılarını da okuyunca dediğin gibi ara sıra kendinden bahsedince daha iyi tanıyabildim. Ben bu konuda iyi bir denge tutturduğuna inanıyorum yani hem çok fazla "ben ben ben" diye bağırmıyor bu blog, daha "birikimler ve ilgiler" üzerinden gidiyor, hem de içeriği çok kişisel aslında, bu da kuruluğu önlüyor ve sırf "bilgi aktarımı" olmamasını sağlıyor.
En çok neleri okumayı sevdim, açıkcası emin değilim, bazen işinden, hayatından bahsediyorsun ve bunu işte dengeli ve samimi yapıyorsun, insan hep kendi hayatı dışındaki hayatları da merak ediyor, ben şahsen ilginç buluyorum benim yaşlarımda bir kadın, bir anne, bir mesleğinde uzman, o neler düşünüyor hayata dair, neler onu zorluyor, nasıl çözüyor.. Ama tabii sadece özel hayat değil, aynı zamanda bir konuda mesela bir şey öğreniyorsun ya da sana ilginç geliyor, onu yazdığında bazen bende de yeni bir kapı açıyorsun, bir anlamda aslında okuduklarından besleniyor tüm insanlar.. Bu da çok hoşuma gidiyor.
Hangi yazılarını özlüyorum, aslında bence bu format hoşuma gidiyor benim ama çooook eski bir takipçin değilim daha 2 sene oldu sanırım tanışalı :) Acaba farklı mı yazıyordun, bir zaman bulup bakayım :))
Hahaha blog mu kaldı evet ya herkes aynı şeyi diyor ama blog gayet kaldı bence çünkü ben kişisel olarak ne youtube ne instagram ne başka sosyal medya kullanamıyorum, çok itici geldi bana hepsi, hepsi "ben ben ben" diye bağıran medyumlar. Bir de ondan öbürüne yönlendiriyor hepsi seni, sürekli bir "tüket" ünlemi var hepsinde... Ama blogta seçebiliyorsun neyi okumak, neyi öğrenmek istersen o... Tuğbayı okudum diye Ayşe Fatma önerilmiyor, eğer Tuğba önerirse o zaman bakıyor, istersem devam ediyorum. Sanırım bu nedenle bloğu seviyorum.
Bilmem aradığın cevaplar bunlar mıydı :) Bence aynen bu şekilde devam et, ara sıra motivasyonun düşse de devam et.. Eğer yazma konusunda çoraklaştığını hissediyorsan ve kağıt kalemle yazmak değil de bir okuyucuyla paylaşmak arzusundaysan, istersen misal bazı paragraflarını ekleyebilirsin belki bloğa, bakalım nasıl tepki alıyor diyebilirsin.. Ya da başka blogta anonim yapabilirsin ne bileyim, yapıyor insanlar bunları :) Bayaaa ünlü yazarlar var aramızda ;) Çok sevgiler... Başarılar..
Mektup tadında bir yorum. Kusura bakma silemem :) Ne güzel anlatmışsın sana dokunan, seni besleyen yerleri. Teşekkür ederim. Aslında her insan bir kapı açıyor bize, bir deneyim sunuyor, eğer görmek istersek. Ben şahsen senin yol ve yürüyüş hikâyelerine imreniyorum. Başımı alıp yürüyeyim desem soluğu en fazla bir parkta ya da kordonda bulurum. Belki de tek başıma ormana, kıra yürüyüşe gitmeye çekiniyorumdur. Gönüllü yaptığın işlere hayranlık duyuyorum. Almanya'daki gündelik yaşam, okul vb işlerle ilgili bilgi sahibi oluyorum. Tavşanların yasal olarak çift halinde yaşaması gerekliliği örneğin. Epeyce kişiye anlatmışımdır. :)) Genel olarak blogları sevme nedenlerinin her birine katılıyorum. İlham kelimesinin içi epeyce boşaldı galiba ama gerçek olan bu. Kişi kendini diğerleriyle biliyor, feyz alıyor. İyi ki yazdın. Paylaştık. Sevgilerimle.
SilBazı yazılar insanı yorum yazmaya ya da bir yanıt vermeye teşvik ediyor adeta. İçinizden gelen bir dürtü gibi. İnsan kendisi gibi düşünen birilerinin varlığını fark edince mutlu oluyor. Eskiden daha çok yorum yazardım. Biraz yavaşladım. Hayat hızınızı kesiyor.
YanıtlaSilBazen nasıl bu bloğa daha önce rastlamamışım dediğim oluyor. Ya da geç kalmışlığımı kınadığım. Sizi de öyle sayıyorum. Ancak bloğunuzun sol üst bölümünde (Güvenilir değil) yazıyor. çok güvendiğim bazı bloglarda da bu yazıyı gördüm. Onu ilk fırsatta değiştirin lütfen.
Sorular güzel ancak bazı soruların yanıtı zordur. Ne zaman, nasıl, hangisi vb. sorular o günkü ruhsal yapınıza, ortama, kişilere ya da rastlantılara göre değişiyor. Her yazınızı okuyorum. Bazen alışkanlıklar bizi yönlendiriyor. İçten, sade, yalın, abartısız bir anlatımınız var. Seviyorum böyle anlatımları.
Okumayı, yazmayı çok isteyerek yıllardır yürütmeme rağmen bilgisayarla ilgili teknik konularda kendimi yeterli hissetmiyorum. Bu durum beni biraz kısıtlıyor sanırım.
Sosyal medyada sadece bloglarda yazıyorum. Facebook tan yıllar önce vazgeçtim. İnstagram beni hayal kırıklığına uğrattı. Hesabım çalındı, tüm paylaşımlarım (Yazılarım, şiirlerim, öykülerim, çektiğim fotoğraflar) hepsi özgün çalışmalardı. Hesabımı ne geri alabildim, ne kapatabildim.
Bloglar çok daha oturmuş, çok daha kaliteli. Ancak bazı eski blog arkadaşlarım artık yoklar. Nedenlerini açıklamadan blog dünyasından birer yıldız gibi kayıp gittiler. Onları silmeye bile elim varmadı.
Her yeni mevsim, her yeni ay, her yeni gün bir başlangıçtır. Yeni bir adım, yeni bir umuttur. Lütfen yazmaya devam edin. Her yaştan insanımızın ; anlamlı, motive edici, umut aşılayıcı, gerçekleri uygun bir dille destekleyen ya da eleştiren yayınlara, bireylere ihtiyacı var. Kolay gelsin...
Sevgiyle.
Ayrıntılı yanıtınız için minnettarım. Teşekkür ediyorum. Hesap çalma işini kafam almıyor. Neden? Ne işe yarıyor? Dijital yayınların en büyük dezavantajı da bu galiba. Tüm arşiv silinip gidiyor. Teknolojinin yazmak ve yazdıklarınızı paylaşmakla aranıza girmesine izin vermeyin lütfen. Arama motorları kurtarıcı. Adım adım anlatan videolar, bilgilendirme yazıları mevcut. Ben de bilmediğim kısımları öyle çözmeye çalışıyorum. Haklısınız, her mevsim, her ay, her gün yeni bir umut. Sonbahar da tüm güzellikleriyle gelsin hepimize iyilik getirsin. Sevgilerimle.
SilParşömen Fanzin'den keşfettim diye hatırlıyorum oradaki paylaşımlarından:) sonra annelik kısmında kendini geliştirmeye çalışman, ortak noktalarımızı keşfetmem düzenli bir şekilde okumamı sağladı:) günlük tarzı yazılarında hoşuma gidiyor, dilerim içerik anlamında doyurucu olan blogunun nice güzel yılları olur....
YanıtlaSilParşömen güzel bir çatı. Birleştiren, buluşturan, yeniye alan açan yanıyla her daim kıymetlimiz ☺️. Bizim de birbirimizi tanımamıza vesile olmasına sevindim. Senin bloğun bana kitaplar hakkında daha çok yazmayı hatırlatıyor. Ekim ayında umuyorum ki yazacağım. Sevgiler
SilBlog hayatım benimde oldukça uzun, istikrarlı bir şekilde yazıyorum. son yıllarda haftalık ne yaptığıma dönse de bana bir arşiv kaldığından devam ediyorum. yıllar önceki bugün ne yapmışıma bakmak hoşuma gidiyor. blogum kendim için daha çok. başka blogları da sevdiğim işleri, alanları desteklediği için, ilham verdiği için takipteyim. moda, çocuk bakımı vb takip etmediklerim çünkü geçti bunlar benden :)
YanıtlaSilherkesin taleplerine ya da sevdiklerine yönelik çok blog var, ara ara tıkansak da sevdiğim bloglarla bu mecrada yaşlanmak en büyük hayalim :)
Katkınız için teşekkür ederim. Kesinlikle haklısınız. Blog da bir nevi aile albümü. Geriye dönüp bakmak, nelerin günlerde gündemimizde olduğunu, nelerin bizi rahatsız ya da mutlu ettiğini görmek pek keyifli. Bir yanıyla da her şey geçer'in ispatı.
Sil