"Time never dies. The circle is not round."
Alice Munro hikâye
anlatmayı bir eve benzetir.
"Öykü takip edilecek bir yol değildir. Bir eve benzer. İçine girip bir süre orada kalır, sevdiğiniz yere oturur, odaların ve koridorların bağlantılarını, dış dünyanın pencereden nasıl göründüğünü keşfedersiniz."
Aile Çay Bahçesi'ni bu duygularla
okudum.
“Öyle
şeyler anlatırdım ki sana, tek kelimesi aklını başından alır,”
dedim.
İçimden.
Yine
de bir şey duymuş gibi döndü baktı Çiğdem. Kayalığın tam
ucunda duruyordu. Dalgalanan saçlarının arasından bir bulut
geçti.
Kapıyı
açtım. İçeri girdim. Beni tam olarak neyin beklediğini
bilmiyordum. Kısa, çok kısa hikâye
tadında bölümleri okuyarak bol odalı evi adım adım dolaştım.
Her bir odada Müzeyyen'in, annesinin, onu büyüten yarı felçli
Müzehher teyzenin, babaannenin, babanın, Çiğdem'in, Özlem'in
hayatından kesitler vardı. İlerledikçe karanlıklar aydınlandı.
Belki de gözüm karanlığa alıştı. İnsan
karanlıkla bir kere
tanıştı mı, bir daha istese de kurtulamıyor ondan. Ben
Müzeyyen'i tanıdım. Ve çok sevdim. Yıllarca aklımdan silip
atamayacağım bir roman kahramanı olacağı kesin.
“Karanlık
ama hepimizin ezbere bildiği bir bahçenin” binlerce yaralısından
biri o. Kardeşinin doğumu, annesinin trajik ölümüyle kötü
olmayı seçiyor. Sinan abiyle yaşadıklarının ardından içinden
yeni bir Müzeyyen çıkarabileceğini, her istediğinde kabuğunu
geride bırakıp kaçmanın bir yolu olduğunu öğreniyor. Arkasına
bakmadan yıllarca üzerini örtüyor yaralarının. Çocukluğunun
karanlık bahçesine geri dönüp bakamıyor. Hesap soramıyor.
Yıllar
sonra iki kardeşin babalarını ölüme uğurlamak üzere bir araya
gelişi.
Geçmişle
yüzleşme...
Şekerli
sesiyle herkesin sevgilisi olmayı başarmış Çiğdem'in hiç de
şeker pembesi olmayan hayatı. Yalnızlığı, ablasının
kayıtsızlığı, arkasını dönüp gidişi, onu hiçbir zaman
sevmediği gerçeği.
Müzeyyen,
ne masaldaki cadı ne de romandaki vampir,
Annesiz
ve babasız büyüyen iki kız kardeşten biri,
Ne
daha iyi ne de daha kötü.
Bir
ezgisi var bu kitabın. Adı dilimin ucunda bulamıyorum. “Sormak
yetiyor bana. Cevap
bulmakla zaman
kaybetmiyorum.” Okumaya
devam ediyorum. Saniye kolu hızında okuyup bitiriyorum. Bir daireyi
yürüyorum yazarla beraber. Adım adım... Başladığım yere
getirip bırakıyor beni. Ancak ne hikâye
ne ben aynıyız. Göz kırpıyor uzaklaşırken. Oynadığı oyunu
anlıyorum.
“Mutlu
çocuklar olamaz mıydık sence?”
Meraklısı için açıklama:
YanıtlaSilAile Çay Bahçesi'ni çok severek okudum ve etkilendim. Bitirdiğim günlerde bloğum çok yeniydi. Roman hakkında yazmak ve bloğuma not düşmek istedim. Sonra aynı yazıyı Birgün Kitap Ekine yolladım. Kitap eki için kısa olan yazıyı uzatmam istenince yazıda bazı değişiklikler yaptım. Yayımlanınca da tekrar bloğa koydum. İki kez aynı kitabın tanıtımını yapmamın sebebi bu.