15 Kasım 2013 Cuma

DÖNÜYORDU

 
                                   "Time never dies. The circle is not round."

 
 

    



Alice Munro hikâye anlatmayı bir eve benzetir.
"Öykü takip edilecek bir yol değildir. Bir eve benzer. İçine girip bir süre orada kalır, sevdiğiniz yere oturur, odaların ve koridorların bağlantılarını, dış dünyanın pencereden nasıl göründüğünü keşfedersiniz."
Aile Çay Bahçesi'ni bu duygularla okudum.

Öyle şeyler anlatırdım ki sana, tek kelimesi aklını başından alır,” dedim.
İçimden.
Yine de bir şey duymuş gibi döndü baktı Çiğdem. Kayalığın tam ucunda duruyordu. Dalgalanan saçlarının arasından bir bulut geçti.

Kapıyı açtım. İçeri girdim. Beni tam olarak neyin beklediğini bilmiyordum. Kısa, çok kısa hikâye tadında bölümleri okuyarak bol odalı evi adım adım dolaştım. Her bir odada Müzeyyen'in, annesinin, onu büyüten yarı felçli Müzehher teyzenin, babaannenin, babanın, Çiğdem'in, Özlem'in hayatından kesitler vardı. İlerledikçe karanlıklar aydınlandı. Belki de gözüm karanlığa alıştı. İnsan karanlıkla bir kere tanıştı mı, bir daha istese de kurtulamıyor ondan. Ben Müzeyyen'i tanıdım. Ve çok sevdim. Yıllarca aklımdan silip atamayacağım bir roman kahramanı olacağı kesin.

Karanlık ama hepimizin ezbere bildiği bir bahçenin” binlerce yaralısından biri o. Kardeşinin doğumu, annesinin trajik ölümüyle kötü olmayı seçiyor. Sinan abiyle yaşadıklarının ardından içinden yeni bir Müzeyyen çıkarabileceğini, her istediğinde kabuğunu geride bırakıp kaçmanın bir yolu olduğunu öğreniyor. Arkasına bakmadan yıllarca üzerini örtüyor yaralarının. Çocukluğunun karanlık bahçesine geri dönüp bakamıyor. Hesap soramıyor.

Yıllar sonra iki kardeşin babalarını ölüme uğurlamak üzere bir araya gelişi.
Geçmişle yüzleşme...
Şekerli sesiyle herkesin sevgilisi olmayı başarmış Çiğdem'in hiç de şeker pembesi olmayan hayatı. Yalnızlığı, ablasının kayıtsızlığı, arkasını dönüp gidişi, onu hiçbir zaman sevmediği gerçeği.
Müzeyyen, ne masaldaki cadı ne de romandaki vampir,
Annesiz ve babasız büyüyen iki kız kardeşten biri,
Ne daha iyi ne de daha kötü.

Bir ezgisi var bu kitabın. Adı dilimin ucunda bulamıyorum. “Sormak yetiyor bana. Cevap bulmakla zaman kaybetmiyorum.” Okumaya devam ediyorum. Saniye kolu hızında okuyup bitiriyorum. Bir daireyi yürüyorum yazarla beraber. Adım adım... Başladığım yere getirip bırakıyor beni. Ancak ne hikâye ne ben aynıyız. Göz kırpıyor uzaklaşırken. Oynadığı oyunu anlıyorum.

Mutlu çocuklar olamaz mıydık sence?”

 
 

1 yorum:

  1. Meraklısı için açıklama:
    Aile Çay Bahçesi'ni çok severek okudum ve etkilendim. Bitirdiğim günlerde bloğum çok yeniydi. Roman hakkında yazmak ve bloğuma not düşmek istedim. Sonra aynı yazıyı Birgün Kitap Ekine yolladım. Kitap eki için kısa olan yazıyı uzatmam istenince yazıda bazı değişiklikler yaptım. Yayımlanınca da tekrar bloğa koydum. İki kez aynı kitabın tanıtımını yapmamın sebebi bu.

    YanıtlaSil