Hafta sonu
çıkacağım Saraybosna seyahatinin ön hazırlıklarına başladım.
Bilirsiniz işte, kaçırılmaması gereken turistik mekânlar, yerel
yiyecekler, hediyelikler... Araştırdım, okudum. Bloglardan çok
faydalandım. Bazı restoran isimlerini not aldım. Saraybosna içinde
günlük turlar düzenleyen bir şirketle yazıştım. Klasik
hazırlıklar... Bunun dışında son yıllarda yola çıkmadan önce
o coğrafyada geçen filmleri izlemeye, kitapları okumaya
müziklerini dinlemeye başladım. Ruhumu bedenimden önce oraya yollamak hoşuma giden bir deneyim ve giderek pekişen, yerleşen bir alışkanlık oldu.
Madde madde yol hazırlıklarım:
1)Geçen haftayı Güvenli Bölge Gorazde adlı
grafik romanı okuyarak geçirdim. Okuma günlere yayıldı. Bu,
başıma çok sık gelen bir durum değildir. Bir kitaptan
etkilendiysem (ki çok etkilendim) elimden düşürmeden okur ve jet
hızıyla bitiririm. Beni yavaşlatan neydi? Elbette gerçeğin
dayanılmaz ve akıl almaz ağırlığı!
Sacco, Malta
asıllı Amerikalı gazeteci ve çizer. Grafik romanında, BM
tarafından güvenli bölge ilan edilen Gorazde'nin Sırplar
tarafından kuşatılmasını, kuşatma altındaki kenti ve
kentlilerin hikâyesini bize içeriden anlatıyor. Filistin
grafik romanını çizmeden önce yaptığı gibi ön hazırlık için
Gorazde'ye gitmiş, insanlarla tanışmış,
yemek yemiş, kurşunlanmış, yakılmış yıkılmış evlerde
onlarla kalmış, VHS videolarda birlikte film izlemiş, hikâyelerini dinlemiş, yaşadıklarını anlamaya
çalışmış. İnsan hayatını sayılara indirgeyen ana akım
medyanın görmeyen gözleri, işitmeyen kulakları ve
konuşmayan dili yerine geçmiş çizdikleri. Güvenli Bölge Gorazde
başlı başına bir yazı konusu aslında. Henüz tanışmadıysanız
Sacco'nun grafik romanlarıyla bir an evvel tanışın.
2)Çanakkale'de
düzenlenmeye başlayan Masal Söyleşilerinden sık sık
bahsediyorum. Söyleşilerle birlikte çocukluğumdan beri ilk kez
yeniden masal okumaya başladım. Özcan Yüksek'in konuk olduğu ilk söyleşinin ardından kütüphanede 1001 Gece Masalları
var mı diye bakarken Dipnot Yayınlarından çıkan 10 kitaplık bir
seri bulmuştum: Dünyanın Dört Bir Bucağından Masallar. Deniz'e kitap almak için çocuk kütüphanesine gittiğim zamanlarda o seriden de kitap almak, geceleri uyumadan önce o esnada okuduğum kitabın yanı sıra bir masal okumak da hoşuma giden yeni bir alışkanlığım. O yüzden yatağımın baş ucu minik bir kütüphane gibi. Edebiyat dergileri, masal kitabı, o anda okuduğum roman, Deniz'e uyumadan önce okuduğum resimli çocuk kitapları, hepsi baş ucumda üst üste bekliyor. Serinin
içinde Balkan Masalları olduğunu hatırlıyordum. Seyahat kesinleşince son kütüphane ziyaretimde Balkan Masalları'nı da aldım. Balkanlar, malum Bağdat'tan
çıkıp Avrupa'ya giden kervan yolu üzerinde. Masal söyleşilerinde, kervanların sadece
mal taşımadığı sözlü anlatıları da taşıdığı
anlatılır size. Bu sadece bir bilgidir! Oysa farklı ülkelerden
masalları okuduğunuz zaman tanıdığınız masalların nerelere
taşındığını, nasıl değişimlerden geçtiğini bizzat
görürsünüz. Okuduğum Balkan masalları arasında çok sevdiğim
aklımda tutmak istediklerim oldu. Anadolu masallarıyla, masal başı
ve sonu tekerlemeleriyle benzerliklerini ve farklılıklarını
bulmaktan hoşnut kaldım. Okuduğum bir Bosna-Hersek masalının
(Dünyada Benden Daha Zengin Var mı?) bir yerine Harun Reşit ile
Kör Dilenci masalının monte edildiğini fark ettim. Romanya'da
kullanılan masal başı tekerlemeleri bizimkilere hiç benzemiyordu:
“Bir zamanlar çok olağanüstü bir şey olmuş; olmasaydı,
burada hiç anlatılır mıydı? Ne zaman mı? Kurtlar kuzularla
sarmaş dolaş uyurlarken, çobanlar da yeşil çimenlerin üzerinde
imparatorlar ve krallarla yemek yerlerken, bir güneş batar, bir
başkası doğarken...” Yine Romanya masallarında Anadolu'da
olduğu gibi masal sonu tekerlemelerinin olduğunu ve anlatıcının
kendisini masalın sonuna eklediğini gördüm: “Eğer hâlâ
yaşıyorsa, imparatorluğu o yönetmektedir. Bütün bunları
biliyorum, çünkü oradaydım; şimdi de sizlere anlattım.”
ve “Üç gün üç gece süren bir düğün yapılmış; bir gün
dinlenildikten sonra, üç gün üç gece daha eğlenilmiş. 'Nereden
biliyorsun?' diye soracak olursanız; düğün başlamadan
yetişemediysem de, ben de oradaydım da ondan biliyorum.”
örneklerinde olduğu gibi.
3)Sevdalinka adı verilen geleneksel Boşnak halk müziklerini dinlemeye başladım.
4)Bosna savaşı sırasında geçen Yağmurdan Önce filmini tekrar izleyeceğim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder