16 Aralık 2014 Salı

AĞITIN SONU


Galapera Sanat'ta düzenlenen yazar sohbetleri ne zamandır aklımdaydı. Kasım ayının ilk hafta sonu İstanbul'a yolum düşünce soluğu burada aldım. Menekşe Toprak ile son romanı Ağıtın Sonu hakkındaki sohbet samimi bir ortamda gerçekleşti. Katılımcı sayısı azdı ve hiçbirimiz romanı okumamıştık. Bizim eksikliğimizi Jale Sancak çok iyi kapattı. Doğru sorular, yerinde yorumlar, gerektiği kadar araya girerek temponun düşmediği, keyifli bir sohbet ortamı sağladı bize. Ev sahipliğinden çok memnun kaldığımı söyleyebilirim. Umarım yolum yeniden Galapera Sanat'ta düzenlenen yazar sohbetlerine düşer.
Katılımcı sayısı az olunca daha samimi bir ortam oluşuyor. Sadece roman hakkında değil, okumak, yazmak, yayıncılık dünyası hakkında merak ettiklerinizi de sorabileceğiniz bir ortam oluşuyor. Ya da ben böyle hissediyorum. Söz bir ara çeviri eserlere gelince takip etmemiz gereken, iyi çevirmen isimlerini sordum hem Menekşe Toprak'a hem de Jale Sancak'a. Menekşe Toprak, konuklar arasında bulunan Almancadan çeviri yapan Tevfik Turan'ı saydı önce. Yıllar evvel çok severek okuduğum Koku romanını çevirdiğini o esnada bilip teşekkür edebilmeyi isterdim. Okuduğu kitapların çevirmenlerinin adına daha çok dikkat etmeli, romanların arkasındaki gizli kahramanları unutmamalı insan. Merak edenler için ismi geçen çevirmenler şöyle: Tevfik Turan, Ayşe Sarısoy, İlknur Özdemir, Ahmet Cemal, Nevzat Erkmen, Tahsin Yücel, Aysel Bora
İletişim Yayınları'ndan ilk kitapları yayımlanan yeni yazarların pek çoğundan Levent Cantek'in ne kadar harika bir iş çıkardığını, çok iyi bir editör olduğunu söylediklerini okumuşumdur. Ağıtın Sonu'nun editörünün Levent Cantek olduğunu görünce, editör-yazar ilişkilerini sordum.
"Sonbaharda İletişim Yayınları'na gönderdiğim dosyada sadece bir masal vardı ve bu dosyanın sonunda yer alıyordu. Editörüm Levent Cantek, metnin bütününden bağımsız okunabildiği için masalı kitabın başlarına koymanın güzel olabileceğini söyledi. Ben masala dosyada uygun bir yer ararken masal hikâyenin bütününe yer vermeye başladı. Bazı bölümler atıldı bu sayede, bazı bölümler yeniden yazıldı. Sonra yeni bir masal filizlendi."
Romandaki kadınlar, kutsal anne, kutsal aile ile kuşatılmamış. Toprak, onları yüceltmeden, savunmadan, oldukları gibi anlatmış. Bedenlerinin çağrısına  yanıt veren, hatalar yapan, pişman olan kadınlar bunlar. Sahici, inandırıcı, yaralı... 
Bianet'te Mustafa Sütlaş, roman hakkında şunları yazmış:
"Roman iki bölümden, o kahramanların birbirleriyle kesişen hikâyelerinden oluşuyor. Kitapta “mekân temelinde” birbirinden ayrılan bölümlerdeki “episodik” anlatım, kimilerine verilen “numara”lar, kimilerine konulan “başlık”larla anlatılan o hikâyelerin her birinin birer bağımsız hikâye gibi okunmasını sağlıyor. Hikâyelerin sonları ise bir başka hikâyenin kapısı açıyor. Tüm bunlar Menekşe Toprak’ın öykücülüğünün daha ağır bastığını düşündürüyor bize.
Ben bu yoruma katılmadım. Menekşe Toprak, betimlemeyi seven bir yazar. Neredeyse klasiklerde rastlanacak kadar fazla ayrıntıya boğuyor bizi. Sahne gözümüzde tam olarak canlanıyor canlanmasına ama bir öykücünün taşıması gereken sözcük ekonomisi, kısa zamanda, az cümlede atmosfer yaratma, karakter inşa etme, okura boşluk bırakma gibi öykünün olmazsa olmazlarını içermiyor anlatı. Yazarın herhangi bir öykü kitabını okumadan bu yargıda bulunmak belki fazlasıyla peşin hükümlülük ama bana göre bir öykücü değil romancıydı karşımdaki.
"Bir yere ait olma duygusu bu romandaki bana dair en otobiyografik durum," diyor Menekşe Toprak. "İçimde tartıştığım bir konu vardı. Ben bu konuya hikâye biçtim. İlk yazdığım bölüm, annenin kızını terk ettiği bölümdü. Bu kadar kısa olmaz diye düşündüm. Hiç babaanne, anneanne tanımadım. Aile büyükleri kadınlar acılı analardı. Masal anlatmazlardı. Anlatırken birden ağlamaya başlarlardı. Ağıda dönerdi. Bu annemde kaçma duygusu yaratırdı. Annemin suskunluğu, anlatamamasından doğdu bu roman." Bu hâl, bu suskunluk bana çok tanıdık geldi. Yüzleşebilmenin, içimizdeki acıların, ağıtların son bulması ümidiyle okudum romanı. Tüm o sayfalardan geriye ne kaldı derseniz, sadece içindeki iki masal.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder