Bozuk isimli
dosyasıyla 2013 Selçuk Baran Öykü ödülünü kazanan Hakkı
İnanç'ın ikinci öykü kitabı Ateş Etme Silahsızım Ekim
ayında yayımlandı. Kitap ismini Pinokyo adlı öykünün
açılış paragrafından alıyor.
“Okul
bahçesindeki çocukları izliyorum pencereden. Başlarında sopa
kılıklı bir adam... Yere yufka gibi bir minder sermiş, takla
attırıyor yavrucaklara. Kimi bir çırpıda kıvrılıp
doğruluveriyor, kimi ayakları havada kalakalıyor, düşüp ağlıyor
belki, kimiyse denemekten bile korkup duvar dibine sinmiş. Yaşamak
da takla atmaya benziyor biraz. Ben ikisini de beceremediğimden öyle
sanıyorum ya da. Sık sık ölümü düşünüyorum bu ara. Polisiye
filmler seyrediyorum. Yok yere üzülüp yastıkları dişliyorum,
bazen de yumruk gibi sevinip sonra yine kederleniyorum. Ne saçma.
Ömür öyle ya da böyle tükeniyor. Ne 'Eller havaya; bu bir
soygundur!' ne de 'Ateş etme silahsızım!' diyebiliyorum zamana.”
Ateş Etme Silahsızım on yedi öyküden
oluşuyor. İlk öykü Son Söz aksamayan, anlatım bozukluğu
olmayan ancak uzun, upuzun bir cümleyle başlıyor. İlk kez
okuduğum bir yazarın uzun, şatafatlı, içinden aforizmalar, 140
karakterlik tweetler çıkarma gayretiyle yazılmış cümleleriyle
karşılaştığımda ya da bunu yapmaya çalıştığını
hissettiğimde kaçma hissi uyanıyor içimde. Bir an, sadece kısa
bir an acaba diye düşündüm, korktum. Sonra kendimi kelimelerin
akışına, kurguya bıraktım, bir an olsun okuma tempom, isteğim,
heyecanım değişmedi, düşmedi. Hakkı İnanç, okura kapıyı
açıyor ve hızla içeri sokuyor. Sizi rahat ettireceğim derken
rahatsızlık veren, ısrarcı bir ev sahibi değil üstelik. Sakin
sakin anlatıyor, daha ilk sayfadan merakınızı çatallandırmayı
başarıyor. Öykülerdeki olayların hepsini bire bir yaşadığımı
ya da benzer kahramanlarla karşılaştığımı, onları iyi
tanıdığımı söyleyemem ancak her bir kahraman kendi içinde çok
inandırıcı. Yaşına, sosyo-ekonomik-politik durumuna uygun,
sahici diyaloglarla kendilerini anlatıyor İnanç'ın kahramanları.
Giderek artan gerilim, çatışma hemen hemen bütün öykülerde
tatmin edici bir finalle bitiyor. İnsanın içindeki karanlığı,
kötülüğü anlatırken melodrama kaçmıyor, sayfalardan kan,
gözyaşı fışkırmıyor. Hep aynı dili, kurguyu kullanan, ortak
bir tema etrafında toplanan öyküler değil bunlar ancak okuduktan
sonra aynı acımtırak tat kalıyor geriye.
Dili ekonomik kullanan, bir kaç cümlede
ustalıkla karakter ve atmosfer yaratan, okuruna güvenen, bütün
boşlukları onun adına doldurmayan bir öykücü o.
Tanışın ve takip edin. Kahramanlarını bir öykü boyunca bile kötülükten, karanlıktan
korumuyor diye kızmayın hemen. Ne de olsa rahatını kaçırdığımız
ağaçların, kuşların, böceklerin, doğanın ah'ı var
üzerimizde. Hem umudu tümden elimizden almıyor, avcumuzun içine
rengârenk bir cam misket bırakıyor, güneşe tutalım diye.
Hakkı İnanç
Kırmızı Kedi Yayınları
Öykü
96 s.
Benim en sevdiğim öyküler Son Söz, Kül ve Kırıntı, Çekirge oldu.
Hakkı İnanç
Kırmızı Kedi Yayınları
Öykü
96 s.
Benim en sevdiğim öyküler Son Söz, Kül ve Kırıntı, Çekirge oldu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder