4 Aralık 2014 Perşembe

UMUT, BİR CAM MİSKETİN ARDINDA SAKLIDIR KİMİ ZAMAN

Bozuk isimli dosyasıyla 2013 Selçuk Baran Öykü ödülünü kazanan Hakkı İnanç'ın ikinci öykü kitabı Ateş Etme Silahsızım Ekim ayında yayımlandı. Kitap ismini Pinokyo adlı öykünün açılış paragrafından alıyor.
Okul bahçesindeki çocukları izliyorum pencereden. Başlarında sopa kılıklı bir adam... Yere yufka gibi bir minder sermiş, takla attırıyor yavrucaklara. Kimi bir çırpıda kıvrılıp doğruluveriyor, kimi ayakları havada kalakalıyor, düşüp ağlıyor belki, kimiyse denemekten bile korkup duvar dibine sinmiş. Yaşamak da takla atmaya benziyor biraz. Ben ikisini de beceremediğimden öyle sanıyorum ya da. Sık sık ölümü düşünüyorum bu ara. Polisiye filmler seyrediyorum. Yok yere üzülüp yastıkları dişliyorum, bazen de yumruk gibi sevinip sonra yine kederleniyorum. Ne saçma. Ömür öyle ya da böyle tükeniyor. Ne 'Eller havaya; bu bir soygundur!' ne de 'Ateş etme silahsızım!' diyebiliyorum zamana.”
Ateş Etme Silahsızım on yedi öyküden oluşuyor. İlk öykü Son Söz aksamayan, anlatım bozukluğu olmayan ancak uzun, upuzun bir cümleyle başlıyor. İlk kez okuduğum bir yazarın uzun, şatafatlı, içinden aforizmalar, 140 karakterlik tweetler çıkarma gayretiyle yazılmış cümleleriyle karşılaştığımda ya da bunu yapmaya çalıştığını hissettiğimde kaçma hissi uyanıyor içimde. Bir an, sadece kısa bir an acaba diye düşündüm, korktum. Sonra kendimi kelimelerin akışına, kurguya bıraktım, bir an olsun okuma tempom, isteğim, heyecanım değişmedi, düşmedi. Hakkı İnanç, okura kapıyı açıyor ve hızla içeri sokuyor. Sizi rahat ettireceğim derken rahatsızlık veren, ısrarcı bir ev sahibi değil üstelik. Sakin sakin anlatıyor, daha ilk sayfadan merakınızı çatallandırmayı başarıyor. Öykülerdeki olayların hepsini bire bir yaşadığımı ya da benzer kahramanlarla karşılaştığımı, onları iyi tanıdığımı söyleyemem ancak her bir kahraman kendi içinde çok inandırıcı. Yaşına, sosyo-ekonomik-politik durumuna uygun, sahici diyaloglarla kendilerini anlatıyor İnanç'ın kahramanları. Giderek artan gerilim, çatışma hemen hemen bütün öykülerde tatmin edici bir finalle bitiyor. İnsanın içindeki karanlığı, kötülüğü anlatırken melodrama kaçmıyor, sayfalardan kan, gözyaşı fışkırmıyor. Hep aynı dili, kurguyu kullanan, ortak bir tema etrafında toplanan öyküler değil bunlar ancak okuduktan sonra aynı acımtırak tat kalıyor geriye.
Dili ekonomik kullanan, bir kaç cümlede ustalıkla karakter ve atmosfer yaratan, okuruna güvenen, bütün boşlukları onun adına doldurmayan bir öykücü o. Tanışın ve takip edin. Kahramanlarını bir öykü boyunca bile kötülükten, karanlıktan korumuyor diye kızmayın hemen. Ne de olsa rahatını kaçırdığımız ağaçların, kuşların, böceklerin, doğanın ah'ı var üzerimizde. Hem umudu tümden elimizden almıyor, avcumuzun içine rengârenk bir cam misket bırakıyor, güneşe tutalım diye.

Hakkı İnanç
Kırmızı Kedi Yayınları
Öykü
96 s.

Benim en sevdiğim öyküler Son Söz, Kül ve Kırıntı, Çekirge oldu.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder