15 Ocak 2016 Cuma

YOLUN BÜYÜSÜ ÜZERİNE

Işıl ile geçen sene Çanakkale'de düzenlenen masal şenliğinin atölye çalışmalarından birinde, Şahmeran cam altı atölyesinde tanıştık. Şahmeranlarımızı bitirdik. O kaldığı yerden yolculuğuna devam etti. Hikâyesi belki birilerine ilham ve cesaret verir diye paylaşmak istedim. Sürekli seferi olduğu için internete bağlanabildiği her ânı  değerlendirdik ve gönüllü sadelik, az tüketmek, ekolojik çiftlikler ve masallar üzerine konuştuğumuz bu söyleşi ortaya çıktı. Buyurun.
 
 
 
50 kelimeyle bize kim olduğunu anlatır mısın?
İstanbul Üniversitesi Sosyoloji mezunuyum. Uzun yıllar özel sektörde felsefe öğretmenliği yaptım. Tatiller dışında tüm hayatım İstanbul'da geçti. Derken bir gün Buğday Derneği'nin Çamtepe ofisi için gönüllü aradığı ilanı gördüm. Her şey böyle başladı. Oradayken gezginlerle tanıştım ve tek başıma ekolojik çiftliklere gidebilmeye dair bir cesaret geldi. O zamandan beri yoldayım.
 
Başka bir hayat mümkün mü Işıl?
Başka bir hayat mümkün. Önceki hayatımda, kurumsal hayatta çalışırken yani, çok fazla tüketirdim. Kıyafet, makyaj malzemesi, kuaför gibi şeyler. Toprakla bağım yoktu ve hayat çok hızlıydı. Sürekli bir yerlere yetişme telaşı. Yola çıkma cesaretinden sonra zeytin hasadından, gül ekimine, saman ev yapmaktan arıların bakımına kadar pek çok deneyim elde ettim. Yediğim gıdanın nereden geldiğini görünce eski alışkanlıklarıma karşı bakış açım değişti. Artık mümkün olduğunca az tüketiyorum, ekmek, peynir, sabun gibi temel ihtiyaçlarımızın yapımını öğrendim ve bu bana güven verdi. Hayata ve kendime karşı daha "duyarlı" hissediyorum.
 
Haklısın. En iyi okullarda okuduğumuzu, en iyi eğitimi aldığımızı düşünüyoruz. Oysa alım gücümüz elimizden alındığında hayatımızı idame ettirmemiz mümkün değil. Ekolojik çiftliklerde gönüllü olarak çalışmak işin üretim safhasını gözlemleme ve öğrenme, şehirle bağını koparmadan önce insanlara doğal hayatı deneyimleme fırsatı sunduğu için çok önemli. Peki bu çiftliklerle nasıl bağlantıya geçiyorsun? Bize biraz bilgi verir misin?
Gideceğim çiftlikleri üç yolla seçiyorum. İlki Buğday Derneği'nin Tatuta ağları. Hiçbir fikrim yokken bana gideceğim yerleri gösterdi. Bir yol haritası çıkarmama yardım etti. İkincisi yolda tanıştığım insanlar. Kapı kapıyı açtı. Bazı topluluklarda bulundum. Türkiye'de çok olmamakla beraber komün denemeleri var. Üçüncüsü ise Doğa Okulu. Seferihisar'da bulunan Doğa Okulu'nda ağaç okulu, tohum okulu gibi çeşitli eğitimler var. Bunlardan bazılarına katıldım. Geçen gün onlarla bir yolculuğa çıktık ve çok güzeldi. Genelde yalnız seyahat ediyorum ama toplulukla seyahatin de başka bir tadı var.
 
Tüm bu seyahatleri para kazanmadan ve harcamadan mı gerçekleştiriyorsun? Bu çok da alışık olduğumuz bir durum değil.
Evet, para kazanmıyorum. Harcamalarım da minimumda. Gittiğim çiftliklerde çalıştığım için harcamam olmuyor. Çok gerekmedikçe kıyafet almıyorum. Aslında en çok zorlayan yol parası. Tek başıma otostop yapmayı tercih etmiyorum. Arkadaş olunca o da kolay. Birkaç kez yol paylaşım sitesini kullandım. Bir aydır 60 litrelik bir çanta ile yaşıyorum. Aslında bu da daha fazla tüketmemem için bana bir hatırlatma oluyor. "Bir kazağa daha ihtiyacın yok, alma," diyor çantam bana.
 
Masallar da yola mı dair?
Çoğunlukla. Yolculuğuma mola verdiğimde İstanbul’da bir masal gecesine katılmıştım. Orada kendimden parçalar buldum, yolculuğuma dair... Daha çok dinlemek ve anlatmak istedim. Şimdi elimden geldiğince masal biriktiriyorum. Arkadaşım Burcu ile İstanbul’da ‘Kalpten Masal Çemberi’ adında bir grup oluşturduk. Buluşmalar düzenliyoruz, buluşmalarda birbirimizle masallarımızı paylaşıyoruz. İstanbul’da iki tane oldu. Daha sonra yolculuk yaptığım yerlerde devam ettirdim çemberleri. İzmir, Datça, Ankara, Fethiye…
 
Masal etkinliklerine ilgi nasıl Işıl?
En son etkinlik Fethiye’de idi ve tahmin ettiğimizden daha çok kişi geldi, bir anda kırk kişi olduk. Bir çemberde kırk kişi ve bu harika bir şey! Genel anlamda ilgi var ve gelen kişiler ile birbirimize hikayeler/masallar anlatmak beni çok mutlu ediyor, desteklendiğimi hissediyorum.
 
Son olarak yollara düşerken ne ummuştun, ne ummuştun, ne buldun?
Yolculuk büyülü bir şey. Toprağı, hayvanları öğrenmek bir yana, az tüketmeyi, şehirde kalsam tanışamayacağım insanlarla tanışmayı deneyimledim. Önemli noktalardan biri, gıda ile bağ kurmak. İstanbul’da semt pazarında ‘hal’den gelenler yiyecekleri satın alıyordum, bu durumda yiyecekle bağım olmuyordu. Geçen hafta ise yediğim portakalı bahçeden topladım, hikayesini öğrendim. İkisi arasında gerçekten büyük fark var. Yiyeceklere şükrediyorum şimdi, üretene, getirene, pişirene… Toprağa ve üreticilere yakın olunca içimde derin bir şükran duygusu yükseliyor.
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder