Yetkin Bir Dile Olan Çıldırtıcı İhtiyaç
Yazmaya
bir neden aramayacak kadar küçük bir yaşımda, diğer çocukların bahçede oynamaya
koşması kadar doğal bir güdüyle başladım. Okuma yazma bilmediğim zamanlarda bile
hikâyeler kurardım. En çok da divanın altına girip karanlığı sinema perdesi
gibi kullanmaktan hoşlanırdım. Seyrettiğim filmlerdeki artistleri, haberlerde
izlediğim ya da çevremde gördüğüm kişileri birleştirirdim hayalimde. İlk ne
yazdım bilmiyorum ama ilk şiirim ilkokul üçteyken Milliyet Çocuk’ta yayımlandı.
Müthiş bir heyecandı ve o heyecan 21 kitabımın yayımlanmış olmasına rağmen
benzersiz kaldı.
Yazmak
o kadar küçük bir yaşta neden hayatımın merkezine oturdu bilmiyorum. Ama bir
“dil” oluşturma arzusunun nasıl başladığını gayet iyi hatırlıyorum. 2.5
yaşımdayken üzerime sıcak su döküldü. Sonuç, 3. derece yanık, yani ölüm
tehlikesinin en yüksek olduğu mertebe. Bacaktan omza deri nakli, sonrasında
derinin kazındığı acı verici pansumanlar. Çok canım yanmış olmalı ama fiziksel
acıyı hiç hatırlamıyorum. Özlemenin merkezde olduğu duygusal acı ve hastanedeki
yetişkinlerin tavırlarına olan öfkem ise hafızama kazınmış. Beni en çok üzen
ablamdan uzak kalmaktı ama o da küçük olduğu için hastanede ortamına girmesi
sakıncalıydı. Bir gün ablamı bahçeye getirdiler ve ben camdan ona baktığım ânı
hiç unutmadım. Ne ki bu özlemin ne kadar derin olduğunu anlatamıyordum. Annemi
özlediğimde ise “Acıktım!” diye yaygarayı koparmışım. Önüme yemek
getirmişler, daha beter ağlamışım: “Ben anneme acıktım!” Aslında orada kendimi
ifade edebilmişim ya, geç anlaşılmışım. Hastanedekilerin tavırlarına karşı
öfkemi ise 2.5 yaşın dil olanaklarıyla anlatmam mümkün değildi. Ablama bakarken
hissettiklerimi de. O gün şöyle düşünmüştüm. “Bir gün, her derdimi, her fikrimi
anlatabilecek kadar dili ele geçireceğim." Benim yazma başlangıcım budur: Yetkin bir dile olan çıldırtıcı ihtiyaç. Melek Özlem Sezer
Yazmaya başlama öyküleri aşağı yukarı aynı yaşlara rastlıyor sanki.
YanıtlaSilGenellikle çocuk yaşlardan itibaren okuma, yazma el ele yürüyor ancak yazmaya geç başladığını anlatanlar da var: Ahmet Büke, Murat Gülsoy, Fuat Sevimay gibi.
YanıtlaSil