1 Şubat 1968 Ankara
Ne zaman yazarım? Çoğu sabahleyin. Sonra nerde kaldımsa sürdürmeye çalışırım. Sürdürebilirsem. Başladığım şiiri hemen bitirmek isterim. Ama ne yazık ki, çabuk bitiremem. Yılda 3-4 şiir ancak çıkar elimden. İki yıldır da aynı konuyu iki üç kez yazdığım oldu. İki yıldır Karadeniz üstüne yazmak istediğim şiir bir türlü bitmedi. Kısaca, kolay yazamam. Bir şiir için, bir sonnet örnekse, 20-30 kâğıt harcarım. Her yazdığım satırı makinede görmedikçe tadına varamam. Zaten mısra mısra kurarım şiiri. Ölçülü yazdığım zaman eni konu terlerim. Uyak, hece sıkar çünkü beni. Ama ölçülü şiir de başka türlü yazılmadığı için, uyarım ister istemez.
En çok, son yazdığım şiirler terletmiştir beni. (Nigâri, Anka, Orhan, Duru, Hamsi). Nedeni de hiç alışmadığım bir biçimde yazmamdır, sanırım. İki yılda yazdım bu dört şiiri. Bir şiir yazamazsam, daha doğrusu yazdığımı beğenmezsem, saklamam. Uğraştırır çünkü beni, yakarım.
Eskiden benim konularım, özgürlük, aşk, mutluluk baskıya karşı koyma ve Anadolu'ydu. Sonra bunların yerini salt aşk aldı. Çivi yazısı, Otağ'da Aşk'a yalnızlık da karıştı. Çivi yazısı, Otağ hemen hemen tarihlerden çıkmıştır. Şimdilerde konularım somut nesneler. Hamsi'yi yazmak için yüzlerce hamsi üzerine yazı okumam gerekti. Bir yüz kadar da hamsi resmi yaptım. Haftalarca hamsiler, bir tabakta, orada, masanın üstünde durdular. Bir aya yakın bir zaman ev balık koktu.
Hamsi 'nin en az 30 kopyası var. Anka şiiri de bir yıldan fazla zamanımı aldı. Yırtıp yırtıp attım. Bir altı ay kadar önce bir sabah uyandığımda "bitti" dedim.
Bir süre başladığım zaman sonunu getirmedikçe, sinirliyimdir.Her şey beni sıkar, kavga ararım. Şiiri bitirince de en çok iki üç gün dinlenirim, bir yenisine başlarım. Zaten hiç yazacağım bitti demedim kendi kendime. Şimdilerde bütün yeryüzündeki canlıları, cansızları yazmak istiyorum. Dünyaya yeni gelinmiş gibi her şeyi var etmek istiyorum.
Yazarken okuru düşündüğümü hiç mi hiç sanmıyorum. Beni oldum bittim yazacağım şiir düşündürmüştür. Bence şiir, istediğim biçimi alınca, iş biter.
Gerisi beni ilgilendirmez. Ama çıkan şiirlerin okuyanlarda uyandırdığı etkiyi merak ederim. Gördüklerime sorarım.
Kimi zaman kendimi salt şiire bırakırım. Şiirin çizdiği çizgiyi sürdürürüm. Bu, yazmak eyleminin kendisini sevme olayıdır. Konuyu bir yana atarak, şiirin götürdüğü yere gitmek. Anlamdı, anlamsızlıktı hiçbir şey düşünmemek. Salt yazma tadı. Beni zaten çoğu zaman da bu ilgilendirmiştir. Şimdilerde buna daha da bağlıyım diyebilirim. Yazmak, hiçbir neden, amaç, tür düşünmeden. Yazmak için yazmak.
Çoğun kurşun kalem kullanıyorum. Mürekkebe oldum bittim ısınamadım. Kâğıtlara bayılırım. Belli bir boyu, rengi olmayan kâğıda şiirimi yazıp gönderemem. Makinede çok kâğıt harcarım. Ama gereğince temiz yazarım yine de.
Hiç kimsenin önünde yazamam, düşünemem. Büyük bir yalnızlık işidir benim için yazmak. Bir şiiri bitirince çarşılara giderim. Özellikle de pazarları dolaşırım. Herhalde konuşmak isterim.
Şiirlerimde düşünmediğim anlamlar bulanlara bayılırım. Büyür şiir gözümde.
İlhan Berk*El Yazılarına Vuruyor Güneş
Yaşantı
YKY
Gel de bu adamı çok sevme: "Bu, yazmak eyleminin kendisini sevme olayıdır. Konuyu bir yana atarak, şiirin götürdüğü yere gitmek. Anlamdı, anlamsızlıktı hiçbir şey düşünmemek. Salt yazma tadı. Beni zaten çoğu zaman da bu ilgilendirmiştir. Şimdilerde buna daha da bağlıyım diyebilirim. Yazmak, hiçbir neden, amaç, tür düşünmeden. Yazmak için yazmak."
YanıtlaSilMümkün mü? :)
YanıtlaSilOlduğu kadar olmadığı kader :) En azından çabalamak lazım. Bak, Salâh Bey'i okurken rastladım, işine yarayabilir: http://www.nadirkitap.com/sair-ve-yazarlarimiz-nasil-yaziyorlar-kitap608362.html
YanıtlaSil