İki farklı kötü insan türünü tanımlayalım:
Birinci durum: Neredeyse herkes tarafından sapkın olarak kabul edilenler.
İkinci durum: Bizde nefret uyandırdıklarını düşündüklerimiz, ama başkaları
için böyle olmayanlar.
Birinci durumda, evrensel olarak üzerinde anlaşmaya varılan bazı alışkanlıkları
kıran biriyle uğraşıyoruz.
Bu birey kuralları ihlal eden bazı davranışlarda bulunmuştur ya da en azından
tadımızı kaçırmıştır.
Yani değer mekanizması geri kalanlarımızın evrensel ve değerli saydığı şeylerle
tutarlı olmayan bir dizi değerle birlikte çalışıyor.
İkinci durumda ise fail bazı kişilere karşı saldırgan, bazılarına karşı değil.
Bu kişi topluluğun bir kesiminin kabul edebileceği ancak bir kesimine aykırı
gelen görüşlerini bildirir veya davranış olarak gösterir.
Fikir olarak farklı olanlara "kötü" görünürken, benzer bir inanç ve
değer sistemine sahip olanlara iyilik yapabilir.
O zaman "kötü" bir kişiyi kötü yapan başkalarının görüşü müdür ?
Ve eğer öyleyse, ikinci durumda olduğu gibi kişi hakkında çeşitli görüşler varsa o zaman gerçekten de kötü olup olmadığını nasıl karar verebiliriz ?
Elbette gerçekle değil yargıyla uğraşıyoruz. Toplumumuzun üyelerini, düzeni ve saygınlığı korumak için değerlendirebileceğimiz bazı objektif kriterler olsa da, görüşümüzü oluşturmak ve kararlarımızı bildirmek için her birimiz günlük olarak öznel değerlendirmeler yapmayı sürdürürüz.
Peki ya bu değerlendirici süreci bir kenara atabilirsek? Yalnızca davranış veya eylemi değil, aynı zamanda davranışı motive eden nedeni veya değerleri de değerlendirebilirsek? Böyle bir durumda, sonucun tatsız olduğuna dair aynı kanıya varabiliriz ancak aynı zamanda bu güdünün o kadar da yabancı ve aşırı olmadığı gerçeğiyle şaşırabiliriz de.
Örneğin, can sıkıcı bulduğunuz herhangi bir eylemi veya herhangi bir kişiyi düşünün. Kişi bunu neden yaptı? Ya da neden böyle çirkin bir şekilde davranıyor?
En basit yanıt, yani en az çabayı gerektiren, hareketin veya aktörün "kötü" olmasıdır. "Ben asla böyle bir şey yapmazdım" ya da " bunu yapan benden ve benim benzediğim saygı duyduğum kişilerden başka bir kişi" diyerek ilan edebiliriz.
Ancak, konuyu biraz daha titiz ve entelektüel dürüstlükle ele alırsak: uzmanlar, bu davranışları temel insan ihtiyaçlarına ya da kendi arzularımızdan çok da farklı olmayan arzulara kadar izleyebileceğimizi öne sürüyorlar.
Psikolog Marshall Rosenberg Çatışma Ortamında Barış Dili kitabında: "Ben insanların iyi nedenler olmadan bir şey yaptıklarını düşünmüyorum. Peki bu iyi nedenler neler? Bir ihtiyaçla buluşmak. Yaptığımız her şey ihtiyaçların karşılanmasıdır," diyor.
Rosenberg, uluslararası alanda en çelişkili bölgelerden birinde çatışma çözümü ile uğraştı ve önündeki birçok kişinin başarısız olduğu alanda önemli bir gelişme kaydetti. Tanımladığı "iyi nedenler" davranışları haklı göstermez ya da sonuçlar hakkında "iyi" bir şey ima etmez. Bu iyi nedenleri iyi yapan şey anlaşılabilir ve genel insani bakış açısıyla ilişkilendirilebilir olmasıdır. Bunlar hepimizin paylaştığı makul arzular ve ihtiyaçlardır. Bize ortak insanlığımız hakkında bir fikir verirler ve bizi yabancılaştıran ve bizi o kadar göz alıcı biçimde farklı kılan şeyler üzerine odaklanmak yerine, birbirimizde aşina olduğumuz şeyleri aramaya ve tanımaya alışmamızı sağlarlar.
Birinci durumda, sosyapatiyi bir yana bırakırsak, toplumsal sapkınlar diyebileceğimiz insanlara en temel cezaevinde bile bazı temel ihtiyaçları belirlemek mümkündür. Şiddet suçunda psikologlar korkuyu ve kontrol isteğini fark ettiler. Hırsızlıkta: finansal istikrara, bazen saygıya ve sosyal kabule evrilen bir ihtiyaç sözkonusu. Tacizde, kendisinden çalınan gücün ya da kaybedilen masumiyetin geri kazanılması için failin benzer bir zulmüne yol açan bir mağduriyet tarihi vardır.
Bu bozulmuş duygusal ihtiyaçlar yasadışı ve kabul edilemez bir eyleme yol açar. Burada suçun temelini oluşturan "insanlık hali"nin tanımlanması faile merhamet duymamıza olanak verebilir. Belki daha da önemlisi, suçlunun kendisini her zaman sapkın ve geçersiz davranışlarını tekrarlamaya mahkum olmadığı bir yolu gerçekleştirmesine izin verebilir.
Rosenberg'in "iyi neden" yaklaşımını ilk kategorimizdekilere bile uygulayabilirsek, ikinci kategorimizdeki insanlara: "bizimkinden daha az yasa dışı veya ahlaka aykırı davranmakta, ancak ideolojik açıdan katılmadığımız kişilere" daha geçerli bir şekilde uygulayabiliriz.
Günümüz Birleşik Devletlerindeki üzücü söylem hali kötü niyetli varsayımlarla doludur. Görüşe katılmadığımız zaman, görüş farklılığımızı bir aykırılık değerine atfederiz. Ortak ihtiyaçlar ve endişeler nedeniyle birbirimizin bakış açılarının kaynaklarını sıkı sıkıya takip etme işini başaramayız. Ve bu nedenle paylaştığımız insanlık halinin farkında olamayız. Ve birbirimizi dinlerken dinlediklerimizden faydalanma ve birlikte yola koyulmakta başarısız oluruz.
İnsanlar objektif toplumsal standartlara göre ya da belirli görüşlere aykırı olarak haklı ve adil olduğumuz standartlara göre, her zaman "kötü" hareket eder.
Kötü eylemlerin arkasındaki "iyi nedenleri" tespit etmeye kendimizi eğitebilirsek, bizi daha da uzağa düşüren şiddetli düşmanlığı azaltmakla kalmayacağız, daha açık ve şeffaf diyalog kurabileceğiz ve hedeflerimiz ile ilgilerimizin aslında varsayıldığı kadar farklı olmadığını keşfedeceğiz.
*Bu makalenin orjinali film yapımcısı ve sosyal aktivist Mark Erlbaum tarafından yazılmıştır. Huffington Post'da yayımlanan "Bad Actions, Good Reasons" adlı özgün makale Özgür Öztürk tarafından çevrilmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder