31 Ağustos 2017 Perşembe

MÜCADELECİ ÇAM



Pencerenin önündeyim. Kim bilir kaç yıl önce otopark yapmak için etrafında bir karış toprak dahi bırakılmadan beton dökülen çam ağacını izliyorum. Genç sayılır daha. Fıstık bile vermeye başlamadı. Yüzünü, kollarını ıslatan yağmur damlaları yetmiyor ona. Kökleri su arıyor. Betonun bittiği yerden aşağı inmeye çalışan cılız birkaç kök, meme başını arayan bebekten farksız, durmadan daha derine daha derine inmeye çalışıyor. Artık çok geç. Tek yeşil yaprak kalmadı üzerinde. Yine de vakûr, tek iğne yaprağını vermemeye kararlı.
Yaprakları düşürmemek için vargücüyle tüm dallarını, köklerini ve gövdesini sımsıkı  kasıyor. Belli etmemeye çalışsa da gövdesi, kolları, bacakları tir tir titriyor. Anlaşılmasın diye rüzgârı yardımına çağırıyor. Önüne kattığını sürükleyerek gelen rüzgâra bırakıyor bedenini. Salınan dallar, gözleri kapalı, tempolu müziğe eşlik eden bir dansçıyı andırıyor. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder