Mesleğimin bedenime verdiği zararlar var. Duruş bozuklukları neticesinde zaman zaman bel, omuz, boyun, sırt, bacak (saymadığım ekstremite kalmamış) ağrıları çekiyorum. Fazla kilo ve hareketsiz yaşam tarzı işimi kolaylaştırmıyor. 2015 yılının bahar ayında pilatesle başladığım hareketi arttırma plan ve projesi, geçen sonbahar beden farkındalığı atölyesine evrildi. Bir yıl boyunca bedenimizle çalıştık. Benim için ilginç ve kazanımları olan, uzun soluklu bir deneyimdi. 8 ay boyunca aynı grupla yol aldık. Bedenimizi dinledik.
Ağrı, onun gerildiği, zorlandığı, aynı pozisyonda uzun süre kaldığı durumlarda başlıyordu. Şimdi hasta başında çalışırken ağrının yerleşmesine izin vermeden zorlanmayı hissettiğimde pozisyon değiştiriyor, gerilen kasımı gevşetiyor, ağırlığı transfer ediyorum. Bu önemli bir kazanım ancak fazlası da var.
Beden farkındalığı atölyesinde yaptıklarımızı tarif etmekte her zaman zorlandım. "Eveet bu dizlerim, bu bacaklarım, bu da kollarım, hah tamam burdalar, tam olmaları gerektiği yerde" gibi dalga geçmeye açık bir başlık. Hem tam da dalga geçildiği gibi hem de çok daha fazlası. Dilim döndüğünce anlatayım.
Benim için beden farkındalığı yeri geldiğinde kelimeleri unutup alışık olduğumuz şekilde iletişim kurmaktan vazgeçebilmek, önyargılarımı, korkularımı bir kenara koyup yeni bir iletişim dili kurmak, yalnızca dile ve kelimelerin anlamlarına yüklenmeden, kendimi görmek, duymak, aynı zamanda diğerlerini de görmek ve duymak demek. Benim için beden farkındalığı kendimi ve diğerlerini görüp işitirken mekânı unutmadan, onu da hissetmek, bize sunduklarını sonuna kadar kullanmaya çalışmak demek. Benim için beden farkındalığı susarak anlaşmak demek. Benim için beden farkındalığı evi paylaştığım minik insan dışında birileriyle konuşmak, paylaşmak, kendi sesim dışında sesler duymak demek. Benim için beden farkındalığı koyduğum sınırları ihlal etmek, hatta bütünüyle yıkmak demek. Benim için beden farkındalığı kendini gerçekleştiren kehanetler, çemberin büyüsü ve istemek demek. Ah bir kez isteyince insan, cânı gönülden isteyince, hele de niyet tohumlarını çembere ekmişse, eşzamanlılık bir fizik formülü gibi işliyor ve kendinden yeni bir ben, dilediğin gibi bir ben çıkarıyorsun. Korkular, tıkanıklıklar bir bir gidiyor, güven inşa ediliyor, dostluklar derinleşiyor, perçinleşiyor. Hâl böyle olunca yaz tatiline giren atölyenin yeniden başlaması dört gözle bekleniyor.
Bir süredir Esra'dan gelecek "Hadi" işaretini bekliyorduk. Zaman ve içerik konusunda bir müddet whattsappta yazıştık ve dün akşam biraz daha kalabalık yeniden başladık. Bir ay süreyle çalışacak ve öncelikle bedenimizden gelecek geribildirimleri paylaşacaktık. Böylece Esra atölye müfredatını belirleyecek, gerekirse büyük gruptan iki ayrı atölye çıkaracaktı. Yazışmalarda kullandığı teknik kelimesinden uyanmalıydım! İçimde daha fazla hareket etme isteği duyan Tuğba işitmemi engelledi. Ve dün kendimi Çağdaş Dans Teknikleri atölyesinde buldum. İyi de çağdaş dansın benimle ne ilgisi var?
Esra, çağdaş dans adımlarının bütününü bir bebeğin
doğumundan yürümesine kadar geçen sürede doğal olarak yaptığı,
bedenin hafızasında yerleşik hareketler olarak tanımlıyor. Atölyede yaptığımızın hatırlamaktan ibaret olduğunu söyleyerek üzerimizdeki baskıyı azaltmaya çalışıyor. Onun iyimserliği karşısında gözlerimi kapıyorum. Müziği dinliyor ve dönüyorum, ters x, düz x, hepimiz birer Maksimum Adam'ız.
Bedenim bu yeni sürece nasıl uyum sağlayacak, zevk
alacak mı bilmiyorum ancak zihnimin atölyeye şimdiden adapte olduğunu,
elinden gelenin en iyisini yaptığını, sıvışmayı düşünmediğini
söyleyebilirim. Ne de olsa bizden aşağıdaki gibi bir yıl sonu performansı bekleyen ebeveynlerimiz yok. :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder