17 Nisan 2018 Salı

İNSANA HİÇ RAHAT YOK KENDİNDEN

Yüz Kitap çevirdiği öykü kitaplarıyla dikkat çekiyor.  Yayıncılıktan muratlarını, "1945 sonrası dünya edebiyatının daha önce Türkçeye hiç çevrilmemiş minör klasiklerini ve klasik olmaya aday eserleri iyi çeviri, titiz bir editoryal çalışma ve özenli tasarımlarla yayımlamayı hedefliyor" sözleriyle açıklayan yayınevinden çıkan ilk kitap İnsana Hiç Rahat Yok Kendinden. İlk kez Ağustos 2014'te yayımlanan kitap şimdiye değin üç baskı yaptı.


İnsana Hiç Rahat Yok Kendinden
Grace Paley
Çeviri Aylin Ülçer
Yüz Kitap
Öykü


Hikâyeyi biraz geri saralım ve yazarın özyaşam öyküsüne bakalım.
Grace  Goodside, anne ve babasının 1905 yılında Çarlık Rusya'sından kaçışından on yedi, sıhhi pedlerin (söz konusu icat "Song Stanzas of Private Luck" şiirine de ilham vermiştir) icadından bir yıl sonra, 1922 yılında Bronx'ta doğuyor.  Ukraynalı sosyalist Yahudi bir çiftin kızı olan Grace Rusça ve Yidişçe konuşulan bir evde büyüyor. Bu zenginlik daha sonra öykülerinde kendisini gösteriyor. Yazmaya şiirle başlıyor. 17 yaşındayken haftanın altı günü asansör tamir eden bir firmada çalışıyor ve akşam sınıfına devam ediyor. Yazdığı şiirleri WH Auden'a gösteriyor. O günlerde Grace İngiliz İngilizcesiyle şiirler yazıyor, günlük hayatta yer bulamayan bazı kelimeleri şiirlerinde kullanıyor. Auden'ın, dikkatini bu konuya çekmesi, ona taklit etmemesini, kendi sesini bulmasını ve sahici olmasını tavsiye etmesi Grace'in kulağına küpe oluyor.
Paley, soyadını ilk eşi ve iki çocuğunun babası film yapımcısı Jess Paley'den alıyor. 26 yaşında ilk kez anne oluyor. Bir yıl sonra ikinci çocuğu doğuyor. Çocuklar büyürken yarı zamanlı daktilocu olarak çalışıyor ve çocukların bakımıyla ilgileniyor.  1959 yılında yayımlanan İnsana Hiç Rahat Yok Kendinden ilk öykü kitabı. Bu kitabı, iki öykü ve üç şiir kitabı takip ediyor. Yazar olmadan önce neler yaptığı sorulduğunda tam zamanlı annelikten, parkta çocukların peşinde koşturarak geçirdiği zamanlardan bahsediyor. Hemen ardından eğer parklarda bu kadar çok vakit geçirmeseydim tüm bu öyküler ortaya çıkamazdı diye ilave ediyor.

İlk kitap dosyası hikâyesi ilginç. Paley üç hikâye yazıyor ve yazdıkları hoşuna gidiyor. Öykülerini eşi ve bazı yakın dostlarıyla paylaşıyor. Onlar da beğeniyorlar. Paley bu ilgiden memnun kalıyor. O sırada çocuklar küçük ve komşu çocuklarla oynuyorlar. Komşulardan birisi de Tibby Mccormic. Tibby, Paley'in öykülerini okuması için, Doubleday'in editörlerinden biri olan eski eşi Ken McCormick'e veriyor. Öyküleri gönülsüzce alan McCormick, okuduktan sonra bunlar gibi yedi öykü daha yazarsan kitabı basarız müjdesini veriyor. Paley, büyük bir tevazu göstererek bu olayı bir şans olarak değerlendiriyor.

Paley'in bu ifadelerinin yer aldığı söyleşiyi ve Ursula K. Le Guin'in Sözcüklerdir Bütün Derdim Hayat ve Kitaplar Üzerine Yazılar'da yer alan "Kaybolan Büyükanneler" adlı makalesini aynı akşam birkaç saat arayla okudum. Her iki metinde de şans'a değiniliyordu
"Kaybolan Büyükanneler" Le Guin'in 2011 yılında yazdığı bir makale. İlk kez Sözcüklerdir Bütün Derdim Hayat ve Kitaplar Üzerine Yazılar kitabında yer almış. Hep Kitap etiketiyle yayımlanan kitabın çevirisi Damla Göl'e ait.
Le Guin bu makalede, edebiyat kanonunun ısrarla ve inatla kadın yazarları dışarıda bıraktığını,  bu amaçla kötüleme, ihmal etme, istisna ve kaybetme yöntemlerini kullandığını anlatıyor. Bu görüşünü örneklerle açıklıyor. Söz konusu yazıda erkekler tarafından yaratılan şans algısına değiniyor.
Kadın yazarın başarısı gözardı edilemeyecek kadar parlaksa onu bir istisna, başarısını da bir şans olarak göstermenin çok yaygın bir tutum olduğunu, kadın yazarların kolay kolay kendine merkezde yer bulamadığını, yazdıkları eşsiz dahi olsa ardından gelen yazarların üzerinde hiçbir etkisi yokmuş gibi davranıldığını, kadın yazarın yaşamı boyunca karşılaştığı kötüleme, ihmal etme, hariç tutma (istisna olarak görme) yöntemlerinin kadın yazarların ölümünden sonraki kayboluşuna hazırlık olduğunu söylüyor ve günümüzde unutulmuş kadın yazarlardan, onların ortadan kaybolmuş kitaplarından örnekler veriyor.
Makaleyi okumaya devam ettiğimde tesadüfün şans olgusuyla sınırlı olmadığını görüyorum.
"Aklımda kısa bir süre önce vefat eden bir kadın yazar var; korkarım ki o da kaybolmaya karşı son derece savunmasız. Dikkat çekecek düzeyde özgün ve güçlü bir hikâye anlatıcısı ve şair olan Grace Paley. Paley'in sorunu, tamamen ve gerçekten eşsiz olmasıydı. Kesinlikle bir "şans eseri" değildi, fakat çoğu kadın yazar gibi, erkek merkezli edebiyat çevrelerince kabul gören herhangi bir büyük ekolün ya da akımın parçası olamamıştı.
Çoğu erkek yazarın aksine, kendi egosunun gelişmesiyle pek ilgilenmiyordu. Evet hırslıydı, hem de son derece; fakat hırsı kendi dönemindeki sosyal adaleti daha ileri taşımak içindi.
Korkarım ki kadın eleştirmenler, feminist yazarlar, tarafsız akademisyenler, öğretmenler ve edebiyat sevdalıları Paley'in eserlerini görünür kılmak, çalışmak, öğretmek, okumak ve yeniden basılmasını sağlamak için bilinçli ve tutarlı bir çaba harcamazlarsa, önümüzdeki birkaç yıl içinde bu eserler de sessizce bir kenara itilecek. Baskısı tükenecek. Daha az önemli yazarların eserleri sırf erkek oldukları için hayatta kalırken Paley unutulup gidecek.
Bu böyle sürmez. Huzur içinde çürümeye bırakılması gereken yazarlar durmaksızın diriltilirken, kadın olmamaları sayesinde eleştirilerin ve müfredatın zombileri olarak aramızda dolaşırken, iyi yazarların sırf erkek olmadıkları için ortadan kaybolmalarına ve öylece gömülüp gitmelerine artık müsaade edemeyiz."
Paley için tehlike çanları çalıyor mu, emin değilim. Ama Le Guin'in bu yazısını bir vasiyet olarak görüp severek okuduğum bu güzelim öykülere dair bir taş da ben atayım internetin sonsuz sularına. 

Okuma notları:
Arka kapak yazıları her zaman kitabın içeriğini iyi karşılamaz ancak bu defa öyle değil. Paley'in öykülerinde yer alan mizahı Susan Sontag'tan ya da Philip Roth'dan daha iyi anlatmak mümkün değil.
"Grace Paley'in öyküleri, beni güldürüyor, ağlatıyor ve hayranlık hissettiriyor. Paley, kimseye benzemeyen komik, enerjik ve hüzünlü bir sese sahip, nadir rastlanan türden doğal bir yazar." Susan Sontag
"Paley'in yalnızlık, şehvet, bencillik ve tükenmişlik duygusuna bakış açısındaki mizah olağanüstü. Philip Roth
Paley'in anlatısı trajikle mizah arasında gidip geliyor ama asla trajiğe meyletmiyor. Başka yazarların elinde kolaylıkla zavallı, acınası olarak görülecek kadınlar, bocalasalar da ne istediklerini bilen, hayatlarına kaldıkları yerden devam eden güçlü kahramanlar olarak karşımıza çıkıyor. Bu yönüyle de en çok Alice Munro'nun kadınlarına  benziyor.

Orjinal basımlara ait bazı kapaklar




Sizce de en güzeli Türkçe çevirisine ait kapak değil mi?


3 yorum:

  1. Bizim kapak en güzeli ama üstten üçüncüyü de sevdim ben :)

    YanıtlaSil
  2. Paley'in uzunca bir söyleşisini çeviriyorum ben de. Pek yakında :)

    YanıtlaSil