2016
yılında kaybettiğimiz İrlandalı yazar William Trevor İngiliz dilinde yazan en
iyi öykü yazarları arasında gösteriliyor. Çok sayıda öykü ve romana imza atan
Trevor'un dilimize çevrilen tek yapıtı Yağmurdan Sonra adlı öykü kitabı. Püren
Özgören'in çevirdiği Yüz Kitap tarafından yayımlanan kitapta on iki öykü yer
alıyor. Öyküler genellikle İrlanda'nın kırsalında geçiyor. Öykü kahramanları
çoğunlukla yalnız insanlar. Varlıklarını sürdürmek için yalan söylüyorlar,
gerçeği gizliyorlar, aldatıyorlar, aldatılıyorlar, tökezliyorlar. Öyküler küçük
bir anla başlıyor, genişliyor, geçmişle şimdi arasında kerelerce gidip geliyor
ve serpiliyor. Zaman, Trevor'un elinde kurmacanın en önemli kozu hâline
geliyor. Verdiği bir söyleşide zamanı
havaya benzeten yazar, zamanın her zaman orada olduğunu, insanları
değiştirdiğini, karakterleri şekillendirdiğini söylüyor. Hafızanın da tıpkı
zaman gibi karakteri şekillendirdiğini vurgulayarak “Hatırlama biçiminiz sizi
siz yapar,” diyor.
Kitapta yer alan ilk öykü olan “Piyano
Akortçusunun Karıları” yukarıda saydığımız karakteristikleri taşıyan, benim de kitapta en beğendiklerim arasında yer alan başarılı
bir öykü. Öykü şöyle başlıyor:
“Violet piyano akortçusuyla adam gençken evlendi. Belle ise
onunla yaşlı bir adamken evlendi.
Öyküde bundan daha fazlası vardı, çünkü piyano akortçusu Violet'i
ilk eşi olarak seçerken Belle'i bir yana atmıştı, ikinci evlilik duyurulduğunda
herkesin ilk aklına gelen şey bu oldu. “Eh, Belle'e adamın enkazı nasip oldu,”
dedi mahalledeki çiftçilerden biri; hınçla, kinle konuşmuyor, yalnızca bir
olguyu kendi bakış açısından dile getiriyordu. Diğerleri de onun gibi
düşünüyordu, ama onlara kalsa meseleyi başka şekilde ifade ederlerdi.”
İlk evliliğin üzerinden kırk yıla yakın
zaman geçmiştir. Violet'i kaybeden, isminin Owen Francis Dromgould olduğunu
öğrendiğimiz piyano akortçusu artık genç değildir. Saçlarına aklar düşmüştür.
Dizindeki mafsal iltihabı daha da azmıştır. Üstelik de kördür. Nikah aynı
kilisede kıyılmaktadır. Yazar, tören sırasında yaşananlara dair küçük
ayrıntıların her birini geçmişe dönme ve her iki nikahı ve eşi kıyaslama fırsatı
olarak kullanır. Bu sayede Violet ve ilk evlilikle ilgili pek çok şey
öğreniriz. Örneğin piyano akortçusunun Violet ile evlenmeden önce birtakım
etkinliklerde keman çalarak ve zamanla edindiği bir beceriyle iskemle ya da
koltukların hasır oturaklarını onararak geçimini sağladığını, piyano akort
etmeyi yeni öğrendiğini ve yalnızca hayır işi olarak gördüğünü. Bu beceriyi
profesyonel zemine taşıyan Violet olmuştur. Eşini arabayla uzak köylere,
kasabalara taşımış, yol masrafını da hesaba katarak hizmet için bedel tayin
etmiş, bir sonraki akort tarihini günlüğe işleyerek takip etmiş, yıllarca bu
düzeni devam ettirmiştir. Dahası geçen yıllar içinde adam, dünyayı, gittikleri
evleri, geçtikleri yolları, evin içini, bahçeyi, dışarıda uzanan manzarayı
Violet'in kelimeleri ile görmeye başlamıştır. Birlikte geçirilen uzun yıllar
neticesinde çevresi ve içinde yaşadığı gerçeklik Violet'in kelimeleri ile
biçimlenmiş, aydınlanmıştır.
Belle ise ilk gelinden beş yaş küçük ve
çok daha güzeldir. Yıllar içinde fiziken çöken, kamburlaşan, pek de şık
giyinmeyen Violet'in aksine hâlâ genç kız gibidir. Yıllarca aile işinde
ağabeyleri ile çalışmış, onlarla yaşamaya devam etmiştir. Onlarla yaşadığı evin
arka bahçesinde baktığı tavuklar dışında kendisine ait hiçbir şeyi olamamıştır.
Şimdi evlenip Violet'in ailesinden kalan evde, Violet'in kurduğu düzen içinde
yaşamak durumundadır. Tavuklardan gına geldiği için onları yanında
getirmediğine pişmandır. Dokunduğu, kullandığı her şeyde Violet'in izi vardır.
Kanlı canlı olan, yaşayan kendisi de olsa, Violet varlığını yalnızca eşyada
değil aynı zamanda adamın tüm alışkanlıklarında ve gerçeklik algısında
sürdürdüğü için Belle için için kızmakta, ev içinde küçük değişiklikler
yapmakta, yalnızca kendine ait olanın sınırlarını genişletmeye çalışmaktadır. Belle'in Violet'in kör adamın gözü olduğunu algılaması öykünün dönüm noktasıdır. Bu
andan itibaren Belle adamın piyano akort etmeye gittikleri her ev, tanıdıkları
her yüz için çelişkili kelimeler kullanacak, eşinin algısını ve güvenini yerle
bir edecektir. Piyano akortçusu ilk evliliğinde yalnızca fiziksel olarak
kördür, şimdi psikolojik olarak da körleşmektedir. Trevor adamın bu kırılgan
hâlini çok güzel aktarır.
“Owen Dromgould parmaklarını ağaç
gövdelerinde gezdirmişti. Yaprakların dış çizgilerindeki farklılıklardan,
ağacın cinsini söyleyebiliyordu; dikenlerinden katırtırnağı ile böğürtlen
çalısını ayırabiliyordu. Kuşları cıvıltılarından, köpekleri havlamalarından,
kedileri de bacaklarına temaslarından tanıyordu. Mezartaşlarındaki harfleri, orgdaki,
kemanındaki jödorgları biliyordu. Kırmızıyı görebiliyordu; çobanpüskülündeki ve
dağ muşmulasındaki yemişleri de. Lavantanın ve kekiğin kokusunu
alabiliyordu.
Bütün
bunlar elinden alınamazdı. Mutfak dolaplarındaki topuzların rengi bir gecede
atsa, solsa önemli değildi. Mutfaktaki porselen abajurda, daha önce duymadığı
bir çatlak olsa, önemli değildi. Önemli olan, hayal kadar kırılgan bir şeye
verilen zarardı.”
Adamın hayatı tümüyle çelişkiler yumağı
olup çıktığında bile yeni eşine serzenişte bulunmak yerine durumu kabullenir.
Hakkını talep ettiği için ona kızmaz. Ne de olsa haklar zarar vermeden, kırıp
dökülmeden kazanılmayacaktır. Böylece dile getirilmeyenin ağırlığı, etkisi
okurun içinde büyümeye devam edecektir. Trevor’ın yazarlıktan muradı da daha
ötesi değildir.
Yağmurdan
Sonra
Yazar
William Trevor
Çevirmen
Püren Özgören
Yüz
Kitap
Öykü
* Bu yazı 9 Aralık 2019 tarihinde Parşömen Fanzin'de yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder