28 Mayıs 2020 Perşembe

JUST GO!


Diz üstü bilgisayarım epeyce eskidi. Birbirine eklemlenen parçaları, bir yaranın dökülmeye hazır kabuğu gibi, kalktı kalkacak. Kimi tuşların köşesi havalanmış da düştü düşecek bir hâl. Ü'lere zor basıyorum örneğin. Bazen hızlı yazdığımda, ütü gibi, süzgü gibi, üzüntü gibi, ü'den zengin kelimeler, eksik hâlleriyle bir bulmaca gibi bakıyor bana ve tamamlanmayı bekliyor. Eh, her şeyin bir ömrü var. Salgınınki  de bitiyor işte. Alınan olağanüstü koşullar yakında gevşeyecek, normale döneceğiz. Ne bileyim, tuhaf geliyor bu durum. Bir anda fişi çekilmiş gibi değişen hayatlarımız nasıl hemen normalleşecek anlayamıyorum. Ne zaman birilerine sarılacağız örneğin, ya da dışarıda kalabalık toplanabileceğiz? Bu soruların cevabını henüz bilmiyorum. Tek bildiğim, her şeyin birdenbire normalleşmesinin beni zorlayacağı. Deniz ile bebekliğinden beri ilk kez bu kadar uzun süre zaman geçiriyorum. Bundan vazgeçmek kolay olmayacak. Tek bir işi bütün güne yaymaya alışık bünyeyi eskisi gibi hızlandırmak, sıkıştırmak iyi gelmeyecek. Pek çok kişinin hayatını gözden geçirdiği, sorguladığı bir dönem olduğuna eminim. Benim de kafamda deli sorular beliriyor, yeni olasılıklar geçiyor. Hayata geçirip geçiremeyeceğimden emin olamadığım kimi yeni olasılıkları zihnimde tartarken Turgenyev alıntısı çıkıyor karşıma. 
"Eğer her şeyin, kesinlikle her şeyin hazır olduğu anı beklersek, hiçbir zaman hiçbir şeye başlayamayız." Turgenyev

Belki de kervanı yolda düzmek her zaman o kadar da kötü değildir. Bu söz yalnızca iş bilmezliği, plansızlığı, hesapsızlığı anlatmıyordur. Kim bilir belki de biraz olsun her şeyi kontrol edemeyeceğimizi, bazı şeyleri de hayatın akışına bırakmamızı, şimdi imkânsız görünen kimi şeyleri yalnızca ilk taşı atarak hayatımıza çekebileceğimizi anlatıyordur. 
                                                               

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder