30 Haziran 2020 Salı

NotaBene Yazar Soruşturması


NotaBene Yayınları bünyesindeki öykü ve roman yazarlarına pandemi günlerinin nasıl geçtiğine dair birtakım sorular yöneltti. Çektiğimiz videoları İnstagram üzerinden yayınladı. Teknik konularda pek iyi sayılmam. Video çekme ve transfer işi teknik meselelere takıldığı için instagramdan paylaşma imkânı bulamadığım yanıtları buradan paylaşmış olayım. Ev karantinasının daha sıkı olduğu bahar günlerini hayal ederek okumanızı tavsiye ediyorum.



Korona günleri nasıl geçiyor?
Pandemi, hepimizin hayatında köklü değişikliklere yol açtı. Okullar kapandı, sokağa çıkma kısıtlamaları geldi. Kimi sektörler ise neredeyse durma noktasında. Diş hekimliği de onlardan, biri. İlk haftalar, kaygıyı yatıştırıp mesleği güvenli hâle getirmenin yollarını arayarak, araştırarak, yeni olana adapte olmaya çalışarak geçti. Şimdi haftanın iki günü çoğumuzun televizyon ekranlarından bildiği tulumların, N95 maskelerin içinde acil diş hekimliği hizmetini sürdürüyorum. Diğer günlerde ise kızımla beraber arkadaşlarımızın arazisine çektiğimiz karavanda yaşıyorum. Bu sayede günlerim kentte ve kırsalda olmak üzere ikiye ayrıldı. İlkinde pandeminin bireysel ve toplumsal etkilerini, ikincisinde ise doğanın uyanışını izliyorum.
Yazmasaydın deli olur muydun?
Yazma eylemi süresince, kendime virüsün ve günlük kaygıların erişemediği korunaklı bir alan yaratıyor, aynı zamanda küresel ölçekte süregidenin bireysel etkilerini kayıt altına almış oluyorum. Yazmasaydım deli olmazdım belki ama daha kaygılı ve vesveseli olacağım ve tüm bunları unutacağım da kesin.
Kitabın çıktıktan sonra hayatında neler değişti?
İkinci kitapla beraber evde yazar olarak kabul görüyorum sanırım. Yazmaya koyulmak için ev bireylerinin uyumaya geçmesini beklemeden çalışma odama kapanma lüksüne kavuştum. Bu da az şey değil.
Yazarken sana yol gösteren birileri oldu mu, ona buradan el sallamak ister misin?
Başta atölye eğitmenlerim Mario Levi ve Yeşim Cimcoz, ham metinlerin ilk dinleyicisi, ilk okuru olan atölye arkadaşlarım olmak üzere çok sayıda insanın üzerimde emeği var. Öykülerime isim bulmakta zorlandığım zamanlarda metnin içinden tereyağından kıl çeker gibi başlık bulan Ömür, kimi öykülerimin ilk okuru olup yapıcı eleştirileriyle metnin gelişmesine destek veren Sibel, Füsun, Reyhan, Onur, Gaye ve Sakine iyi ki varsınız. Teşekkür ederim. 

Çalışma masan var mı? Gösterebilir misin?
Evet, bir çalışma odam ve masam var. İlk kitabı gece herkes uyuduktan sonra, yemek masasının bir köşesinde, ikinci kitabı ise kızımı okula bıraktıktan sonra kordonun kafelerinde, çay bahçelerinde yazdım. Bu günlerde daha çok karavanın önündeki bu küçük masada yazıyorum. Mekân konusunda pek kaprisli değilim. Doğrudan müdahale gelmediği sürece, her yerde, her koşulda yazabilirim.
Eleştiri nerede yaşıyor biliyor musun, hiç yolda karşılaştın mı?
İyi bir yazarın elinden çıkan her deneme ve kuram kitabı, yazarı yaşamıyor dahi olsa, çağını aşan bir anlayış ve kavrayışla, yazmaya ve yazılı metinlere dair kayda değer bir eleştiri sunuyor. Eleştiri kütüphanelerde, kitap kapaklarının altında, kimi dergi köşelerinde, kendi özelimde ise dost sohbetlerinde, mektuplarında yaşıyor.
Eleştirmek isteseydin, Türkiye edebiyatında neyi eleştirirdin?
Toplumsal bir gerçeği, bir gazete ya da televizyon haberi gibi aktaran, bir anda tüketilen ve daha fazlasını vaat etmeyen metinlere ve yazarlara fazladan paye verildiğini görüyorum. Oysa edebiyatta önemli olan neyi anlattığın değil, nasıl anlattığın. Sözün özü, metnin niyetinin, yazarın tarafının, içeriğin önüne geçmesine, yazarın yakasına “meselesi olan yazar” rozeti takılmasına itirazım var.
Şu an ne okuyorsun?       
Sevinç Sayan Özer’in İmge Kitabevi’nden çıkan Çağdaş Kısa Öykü Sanatı ve Politikaları adlı kitabını okuyorum. Sevinç Hanım, Kadın Çalışmaları, Mit Araştırmaları, Karşılaştırmalı Edebiyat, Edebiyat Kültür ve Politika konularında çalışan bir akademisyen. Dergilerde okuduğum, sunumlarda dinlediğim, her defasında ufkumu açan birikimlerini, deneyimlerini bu kapağın altında toplamış. Severek, öğrenerek, altını çize çize okuyorum.
Notabene’yi birkaç cümle ya da sözcükle tanımlamak ister misin?
Notabene, genç, dinamik, öyküye ve yeni yazarlara kapısı açık, verilen sözlerin tutulduğu bir yayınevi. Bünyesinde çalıştığı yazarların özgünlüğünü koruyan, onları tırpanlamayan, güven veren, özgür hissettiren, kaleminin uçuş uçuş olabilmesine izin veren dünyalar tatlısı bir de kadın var, Sibel Öz. Dolayısıyla bence Notabene ismiyle müsemma, buraya dikkat dedirten bir butik yayınevi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder