2020'nin ilk yedi ayı (neredeyse) geride kaldı. Onu ne kadar sabırsızlıkla ve heyecanla beklediğim dün gibi aklımda. Pandemi gibi yüzyılda bir karşılaşılabilecek ilginç, ağır bir yükle geldi. Yarattığı endişe, belirsizlik unutulacak gibi değil. İnsan zihni genellikle olumsuz olanı, hayalindeki gibi gitmeyeni hatırlama eğiliminde malum. Ama günün ya da ömrün sonunda niteliği belirleyen şey, neleri hatırladığın olduğuna göre bu yılı parlatmanın yollarını da araştırmak gerek.
Bu yıl olan güzel şeyler listem:
Kitabım çıktı.
İlk kez baharı doğanın içinde geçirme fırsatı buldum. Haftanın altı günü çalışınca yedinci günü kendimi dışarılara, doğa yürüyüşlerine atmak gibi bir alışkanlığım yok. Kalan tek günü dinlenerek, evdeki işleri yetiştirmeye çalışarak geçiriyorum. Bu da doğadan kopuk bir yaşantı sürmeme yol açıyor. Uyanan doğayı izlemek güzel geldi.
Bol bol hayal kurdum. İşte onlardan biri: Şehre yakın yeşillikler içinde, uzaktan da olsa boğazı, denizi gören bahçe.
Kamptaki küçük çocuklarla, köpeklerle arkadaşlık kurdum.
Sağlıklı kaldık.
Kitaplar okudum, filmler izledim. (Sayısını tutamasam da. Hem skor dediğin nedir?)
İlk dönemler beynimi uyuşturacak kadar dizi de izledim. Bunun da bir çeşit kaçış psikolojisi olduğunu fark ettim. İzmariti söndürmeden uç uca ekler gibi, bir dizi bitirip yenisine başlamıyorum artık. Koca koca sezonları iki üç güne gömmüyorum. Başımın ağrımasına izin vermiyorum. Eh bu da olumlu bir karar.
Karavanda kaldığım bahar günlerinde vazomdan kır çiçeklerini eksik etmedim.
Tebdili mekânda fayda vardır, derler. Ee biz de ev değiştiriyoruz.
Karavanın önünde bir minik bostan yaptık. Pek iyi bahçıvan olduğumuz söylenemez ama birkaç sivri biber yedik. Kızarmasını beklediğimiz domatesler var.
Yılın kalan çeyreğinin neler getireceğini de yaşayıp göreceğiz.
Bu yıl olan güzel şeyler listem:
Kitabım çıktı.
İlk kez baharı doğanın içinde geçirme fırsatı buldum. Haftanın altı günü çalışınca yedinci günü kendimi dışarılara, doğa yürüyüşlerine atmak gibi bir alışkanlığım yok. Kalan tek günü dinlenerek, evdeki işleri yetiştirmeye çalışarak geçiriyorum. Bu da doğadan kopuk bir yaşantı sürmeme yol açıyor. Uyanan doğayı izlemek güzel geldi.
Bol bol hayal kurdum. İşte onlardan biri: Şehre yakın yeşillikler içinde, uzaktan da olsa boğazı, denizi gören bahçe.
Kamptaki küçük çocuklarla, köpeklerle arkadaşlık kurdum.
Sağlıklı kaldık.
Kitaplar okudum, filmler izledim. (Sayısını tutamasam da. Hem skor dediğin nedir?)
İlk dönemler beynimi uyuşturacak kadar dizi de izledim. Bunun da bir çeşit kaçış psikolojisi olduğunu fark ettim. İzmariti söndürmeden uç uca ekler gibi, bir dizi bitirip yenisine başlamıyorum artık. Koca koca sezonları iki üç güne gömmüyorum. Başımın ağrımasına izin vermiyorum. Eh bu da olumlu bir karar.
Karavanda kaldığım bahar günlerinde vazomdan kır çiçeklerini eksik etmedim.
Tebdili mekânda fayda vardır, derler. Ee biz de ev değiştiriyoruz.
Karavanın önünde bir minik bostan yaptık. Pek iyi bahçıvan olduğumuz söylenemez ama birkaç sivri biber yedik. Kızarmasını beklediğimiz domatesler var.
Yılın kalan çeyreğinin neler getireceğini de yaşayıp göreceğiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder