1,5 günlük bayram tatilinin ardından bir gün çalışmak ve yeniden hafta sonu tatiline girmek iyi geldi. Dinlenmeye ihtiyacım varmış. Bazen, hiçbir yere gitmeden, yaşadığım şehirde kısa molalar, rutini kırmak konusunda yardımcı oluyor. Alışveriş, çarşı pazar işleri, yemek pişirmek, evin düzenini sağlamak için arkama motor takılmış gibi şuursuzca evin içinde ve dışında yalpalamak yerine sakin ve dikkatli yapmayı seviyorum. Bu odaklanma hâline, merkezimde kalma hissine ihtiyacım var çünkü. O yüzden kimileri için emeklilik çok göz korkutucu iken bana o kadar da korkunç gelmiyor. Zamanın bol olması ipi salınmış ağ gibi boşluğa düşeceğim anlamına gelmiyor. Tam tersine bedenime, ruhuma iyi bakmak için yeterince zamana sahip olmak, kendime sahip çıkmakla eşanlamlı benim için. Yine de ufukta erken bir emeklilik görünmediğine göre, bazı şeylere sahip çıkmak için emekliliği bekleyemem. Derhal sahip çıkmak istediğim şeylerin başında fiziksel aktivite geliyor. Bahanem bol. Ama haftada bir gün online de olsa bir hocayla beraber, onun gözetiminde yogaya başlamak bana iyi geldi. İçten gelen bir motivasyonla, mata geçmek mümkün elbette. Ama birine güvenmek, onun rehberliğinde yola çıkmak da çok konforlu. Sürdürmek istiyorum.
Kızımın ara sınavları başladı, benimkiler kapıda. Ara sınavlar öncesinde hemen her dersten quiz oldular. Bir tür seviye tespit, güçlü ve zayıf yanlarını görmek açısından bu deneme, hazırlık sınavlarını olumlu buluyorum. Deniz'in bunları sakince atlattığını görmek de beni rahatlatıyor. Okul işleri hep aynı. Sınavdan istediği notu almadığı için ağlayanlar, üzülenler, başarısına sevinenler... Bendeki "cool" hâl Deniz'de de mevcut. Onu pek telaşlı bir arkadaşının yanında sakince konuşurken gördüğümde fakülteden bir arkadaşım geldi aklıma. En heyecanlı finallere, sözlülere girerken bile sakinliğimi görmek onun için şaşırtıcıymış demek, yoksa "Senin kalbin hiç hızlı atmaz mı?" diye sormazdı. Bu ifadeyi olumlu yönünden aldım. Belki de soğuk, robot gibi bir etiket taşıyordu bilemem. Ama sükunetimi korumanın şimdiye değin bir zararını görmedim. Arkadaşımın bilmediği şey şu tabi, bu hep içinde rahat olduğum bir kalıp değil. Ben de İngiliz Kraliyet ailesinden değilim neticede. Her zaman ölçülü, mesafeli, sakin değilim. Ama sınav, ölçme, değerlendirme işleri benim için çok da kuvvetli bir uyaran değil. Çağrı merkezini arayarak herhangi bir işlem yaptırmak zorunda kalmak ya da daha önce deneyimlemediğim bir uygulamayı indirmek, güncellemek vs ise zaman zaman patolojik bir hâl alabiliyor. Yani bir insanı, kendisinde baskı yaratmayan bir ortamda gözlemlemek ya da tam tersi baskı yaratan bir ortamda gözlemlemek ve çıkarımlarda bulunmak eksik ve yetersiz. Yine de ilk izlenim diye bir şey var.
Kızımı voleybola bırakıp eve döndüğüm bu saatlerde, yalnız kalmanın, sessiz ortamın tadını çıkartıp bu satırları yazabildiğim için memnunum. Günün kalanının çok hızlı geçeceğine eminim olduğum için benden çıktığı haliyle bu yazıyı size emanet ediyorum. İyi pazarlar...
Not: İngiliz Kraliyet ailesi demişken Crown'un yeni sezonunu dört gözle bekleyen bir ben miyim?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder