Bugün yorucu bir gündü. Belki her gün yorucu, emin değilim. İş yerindekilerden birisi ciğer yahnisini yarım bırakmış. Eve getirdim. Sani, bizim tüylü oğlanın ağzının suları aktı tabi. Dışarı çıkmak için miyavlarken önüm sıra hoplaya zıplaya yemek kabının olduğu odaya doğru koşturdu. Hem de ne koşturmak, kuyruğu bayrak gibi havaya dikili. İştahı da yerinde, utanması desen hiç yok. Cukur cukur yaladı yuttu ne var ne yoksa. Keyfine de düşkün haspa. Önce suları diliyle yaladı, hızlı hızlı. Önünden kaçıran var sanki. Gözü doymaz demiş miydim? Suları bitirince bir de ne göreyim, ciğerleri ardı sıra hüpletiyor. Çiğnemek falan hak getire! Karnı doyunca devrildi yattı. Hiçbir şey umurunda değil. Dünya sanki onun etrafında dönüp duruyor. Öyle bir bencillik, kibir. Kurumundan geçilmiyor.
Hava çoktan karardı. Karnı da doydu, devirir kıçını, yatar uyur dedim ama nafile. Bacaklarıma dolanıp durdu. Çok da ısrarcı. Ne desem nafile. Nato kafa nato mermer derler ya, tam öyle, esasında. Ye, iç, yat, muhakeme sıfır. Biraz fazla sarılsan dişini, tırnağını geçirir, hemen elinden kurtulmaya kalkışır. Sevildiğini de bilmez mübarek. Masama çıktı, pencereye sürtündü. Pencereyi açtım. Atlamadan önce uzun uzun süzdü beni. Yeni dikilecek bitkiler için açılan çukurların arasına atlayıp gözden kayboldu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder